Karl Raimund Popper (1902–1994), bilim felsefesine kazandırdığı yanlışlanabilirlik ilkesi ve siyaset felsefesinde geliştirdiği açık toplum kavramıyla 20. Yüzyıl’ın en etkili düşünürleri arasında yer almaktadır. Popper’in epistemoloji alanında Hegel’in diyalektik idealizmine, siyaset felsefesinde ise sosyalizme ve kolektivizme yaptığı eleştiriler, kendisinin ilk alanda neo-pozitivizmin, ikinci alanda ise neo-liberalizmin önemli bir temsilcisi olarak algılanmasına neden olmuştur. Ne var ki Popper’in idealizme yönelttiği eleştirilerin temeli La Mettrie tarzı bir materyalizme, David Hume tipi bir ampirisizme ya da Comte-Durkheim ekolünden bir pozitivizme dayanmadığı gibi, sosyalizm ve kolektivizme yönelttiği eleştiriler de kaynağını John Locke, Adam Smith ya da Friedrich von Hayek gibi klasik liberal teorisyenlerden almamaktadır. Popper’in her iki alandaki eleştirilerinin hedefinde bulunan düşünür, ilk büyük sistematik filozof olan Platon’dur (M.Ö.427–347). Popper, idealizme ve sosyalizme kökten cephe almaktan çok, Platon’un sisteminden kaynaklandığını düşündüğü objektif idealizme ve topyekûn toplum mühendisliğine karşı çıkmıştır. Buna karşılık düşünürün temel görüşlerinin, Platon’un da içinden çıkmış olduğu Sokratik geleneğin eleştirel ve bireyci bir yorumuna dayandığı söylenebilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2019 |
Gönderilme Tarihi | 3 Temmuz 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 19 Sayı: 3 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.