The notion of “Dark Ages” is increasingly under harsh criticism and perceived as an illusion by many historians ever since the evolution of post-modernism. What is more, even an allegorical “utopia of Bright Ages” is also in use. Criticisims regarding the “darkness” of Middle Ages could be grouped under three different arguments. The first, referring to continuities in history, argues that the Renaissance was not actually a break with the Middle Ages, but it was the result of the Middle Ages. According to Anti-Eurocentric theories, which are the source of the second criticism, even if the “Dark Ages” existed, this was relevant only for Europe, not the rest of the world. Last objection that also covers the other two arguments, is that the darkness or backwardness paradigm of the Middle Ages is a prejudice brought about by the Enlightenment philosophy and the return to humanism.
Analysing these three arguments, this study will discuss the above "instrumentalist" claims that modernity serves a dystopian future. This study considers that the legitimation of the Western-Medieval teaching-culture system, dogma and scholastic way of thinking through subjective medieval praisings (mostly micro monographs), is a result of romantic reaction and subsequent post-modernism. In this context, after discussing the historical background of the view that destroyed the "dark" medieval imagination, this study will discuss the relationship of the above-mentioned criticisms with romantic and neo-conservative discourses and then, emphasize the qualitative aspect of Enlightenment philosophy.
As for conceptual framework of the study, the analysis of the criticisms in the article will be intertwined with the criticism of culturalist discourse, which has no relationship with the material context of subject matter, which is used as a tool to sing the praises of western medieval world.
“Karanlık ortaçağ” metaforu post-modernizmin de etkisiyle bugün, birçok tarihçi tarafından bir yanılsama olarak görülmektedir ve yoğun eleştiri altındadır. Dahası, alegorik bir “aydınlık ortaçağ ütopyası” dahi sunulmaktadır. Ortaçağın “karanlığına” yönelik eleştiriler, üç madde altında gruplandırılabilir. İlki, tarihteki sürekliliklere atıfta bulunarak Rönesans’ın aslında ortaçağdan kopuşu değil, ortaçağın sonucunu teşkil etmekte olduğunu iddia eder. İkinci eleştirinin kaynağı olan Avrupa-merkezcilik karşıtı teorilere göre ise ortaçağ karanlıksa bile bu Avrupa için geçerlidir, dünyanın geri kalanı için değil. Son olarak ve diğer iki argümanı da kapsayan bir diğer itiraz ise ortaçağın karanlığı ya da geriliği paradigmasının Aydınlanma felsefesinin ve hümanizmaya dönüşün getirdiği bir önyargı olduğudur. Bu üç eleştiri başlığından hareketle, bu çalışma, modernitenin distopik bir geleceğe hizmet ettiğini savunan yukarıdaki “araçsallaştırıcı” iddiaları tartışacak. Batı - ortaçağ öğretim-kültür sisteminin, dogmanın ve skolastik düşünce tarzının öznel ortaçağ güzellemeleri (çoğunlukla mikro monografiler) üzerinden meşrulaştırılmasının, romantizm tepkiselliğinin ve ardından gelen post-modernizmin bir sonucu olduğunu değerlendirmekteyiz.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyasi Düşünce Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Mayıs 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 4 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 24 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |