Soğuk Savaş sonrası güvenlik çalışmalarına hâkim olan neo-realist ve neo-liberal teoriler, geleneksel güvenlik anlayışının gelişmeleri yorumlama konusundaki sınırlı yeteneği nedeniyle eleştirilmiştir. Bu eleştirilere göre, devlet temelli güvenlik yaklaşımı insan güvenliğine dönüşmüştür. Avrupa Birliği (AB) müktesebatında da insan güvenliği doğrudan veya dolaylı olarak yerini almış ve giderek önem kazanmıştır. Bu kavram ilk olarak koruma sorumluluğu bağlamında 2003 Avrupa Güvenlik Stratejisine dahil edilmiş olup, doğrudan 2016 Avrupa Birliği Küresel Stratejisi dahilindedir. Mülteci krizleri, pratikte son yıllarda insan güvenliği yaklaşımının en fazla göz ardı edilen sorun alanı olmuştur. Ancak Akdeniz, 2016 AB Küresel Stratejisi’nde gündeme alınabilmiştir. Özellikle Akdeniz’de boğulma vakalarının artması, mülteciler meselesinin nasıl başarılı bir göç yönetimine dönüştürüleceği sorusunu ortaya çıkarmıştır. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan istikrarsızlıklar ve çatışmalar, bir güvenlik ve refah bölgesi olarak görülen AB’yi hedef almıştır. Tüm riskleri göze alarak yola çıkan göçmenlerin yaşadığı dramlar, farklı ülkeleri de etkisi altına almış, bu ülkeler AB ile birlikte kendi sınır güvenliği ve göçmen politikalarını yeniden gözden geçirmişlerdir. Bunu bir başlangıç noktası olarak kabul eden ve Akdeniz’de yaşanan dramatik olayları ele alan bu çalışma, stratejilerini insan emniyeti ve refahı yaklaşımına dayandıran AB’nin politika önceliklerinin insan güvenliği odaklı mı; yoksa sınır güvenliği odaklı mı olduğunu belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu ikircikli durum bağlamında, mültecilerin güvenliğinin korunması ekseninde, AB’nin Akdeniz’deki faaliyetleri ve insani görevlerin yerine getirilme durumu incelenecektir.
Avrupa Birliği İnsan Güvenliği Sınır Güvenliği Bölgesel Güvenlik Kompleksi Teorisi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 59 Sayı: 1 |