Öz
Kazakistan 1991’de bağımsızlığını almasına rağmen Kazakça, bir yazı dilinin sahip
olması gereken prestije sahip olamamış, bir ülkenin yazı dili olmanın avantajlarını kullanmaktan
da hala çok uzaktır. Kazakçanın böyle olmasının temelinde SSCB döneminde Rusçanın Birliğin
resmi dili, Kazakçanın ise Kazakların kullandığı ana dil veya bölgesel konuşma dili kabul
edilmesi yatar. Bu statü ile Kazakça; eğitim, sanat, kültür, bilim, uluslararası ilişki, devlet içi
yazışma gibi alanlarda kullanılmamış, dolayısıyla bu alanlarda oluşması gereken terimler
oluşmamıştır. Müstevli durumundaki Rusların hazırladıkları sözlükler, her ne kadar yazı dili
sözlüğü gibi gözükse de ağızlardaki bütün kelimeler sözlükte madde başı olarak yer almış,
ağızlarda kullanılan mahalli söyleyişler gramer kitaplarına girmiş ve Kazakça eğitim bu
malzemelerle yapılmıştır. Bir ortak dil veya yazı dili ile ağızlar arasındaki münasebette
ağızlardaki bütün unsurların yazı diline taşınması, yazı dilinin görmesi gereken işlevin önündeki
en büyük engeldir. Ayrıca resmi dil ile yazı dili pek çok ülkede aynı olsa da bazı durumlarda
resmi dil ile yazı dili birbirinden farklı olabilmektedir. Yazı dili resmi dilin sahip olduğu prestije
sahip olmadığı için gelişemez mahalli bir konuşma dili görünümü arz eder. Bu gün Kazakçada
hem ağızlardaki kelime kadrosunu yazı dili sözlüğünde hem de ağızlardaki mahalli konuşma
özelliklerini okullarda okutulan gramer kitaplarında görmek mümkündür. Dilbilimde yazı dili ile
konuşma dili arasındaki ilişkiden bahsederken, konuşma dilinin yazı diline yaklaşmasının ağız
özelliklerini kaybetmek; yazı dilinin ağız unsurlarını bünyesine çok fazla almasının yazı dilini
standardı olmayan bir ağızlar karışımı haline getireceği belirtilir. Şu anda Kazakça bu durumu
bizzat yaşamaktadır.