Ölüm, muktedir bir varlık olduğunu zanneden insana aslında güçsüz ve çaresiz olduğunu hissettiren bir olgudur. Geçiş dönemlerinin ve dünya hayatının son aşamasını ifade eden ölüm, birey ve toplum yapısında huzursuzluk hâlinin yaşanmasına neden olur. Ölüm karşısındaki çaresizliğin dışa vurum şekillerinden biri olan ağıtlar, insanların acı olaylara dair ortak duygularını dile getiren sözlü kültür ürünleridir. Başlangıçta ölüm üzerine söylenen ağıtlar, zamanla anlam ve içerik bakımından genişlemeye uğrayarak insanı ve toplumu etkileyen olaylar üzerine söylenir hâle gelmiştir. Ölen kişinin takdir edilen yönleri yanında yaşadığı sıkıntılar ve gerçekleştiremediği arzulara yer verilen ağıtlarda, günlük hayata dair akla gelebilecek olayların yansıması da söz konusu olabilmektedir. Ağıtların gerçeklikle bağını ortaya koyan bu durum, ağıt türünün şaşırtıcı bir tema çeşitliliğine sahip olmasını beraberinde getirmiştir. Ağıtlarda karşılaşılan temalardan biri de çocuksuzluktur. Evli çiftlerin çocuk sahibi olamama durumunu ifade etmek için kullanılan çocuksuzluk; toplumda kısırlık, tıpta ise infertilite olarak bilinen bir kavramdır. Eşlerin hayata dair en büyük beklentilerinden çocuk sahibi olma isteğinin karşılanamaması, çocuksuzluğa birey ve toplum tarafından büyük önem atfetmesine sebep olmuştur. Çocuğu olmayan kişilerin toplumda hor görülmesi ve dışlanması nedeniyle toplumsal bir baskı unsuru hâline dönüşebilen çocuksuzluk, insanları birtakım arayışlara yönlendirirken sorunun çözümüyle ilgili bazı inanış ve uygulamalardan oluşan kültürel birikimin oluşmasını sağlamıştır. Çocuksuzluğun Tanrı’nın kargışı olarak nitelendirildiği Türklerde çocuk, Yaradan’ın lütfu ve hediyesi olarak görülmüş; sözlü kültürün birçok türünde çocuğun önemine vurgu yapılırken çocuksuzluğa karşı tavır alınmıştır. Ölüm olgusuyla şekillenen ağıtlarda çocuksuzluk hâlinin işlenmiş olmasını da bu bağlamda düşünmek mümkündür. Çocuksuzluk temasının ölüm acısını hafifletmek düşüncesiyle söylenen ağıtlara yansıması, yaşarken üstesinden gelinmesi gereken çocuksuzluğun dünyayı terk ederken bile insanın peşini bırakmayan bir gerçek olduğu düşüncesini akıllara getirmektedir. Bireyden topluma uzanan bir sorunun ağıt metinleri üzerinden analiz edildiği bu çalışmada; çocuksuzluk temalı ağıtlar sekiz alt başlıkta ele alınmıştır. Ağıtlardan hareketle Türk toplumunda çocuksuzluk temasının hem erkek çocuğun hem de kız veya erkek çocuğun olmaması durumuna işaret edildiği görülmüştür. Çocuksuzluğun evlat hasreti çeken insanların yaşadığı sıkıntılar yanında geleceğe dair duyulan kaygılar, sevdiklerini üzerken düşmanları sevindirmenin ızdırabı, hâlini kimseye anlatamama ve toplum tarafından dışlanmanın üzüntüsü gibi düşünceleri içine alan ve üstesinden gelinmesi gereken zor bir sınanma hâli olduğu anlaşılmıştır.
Death is a phenomenon that makes a person who thinks they are a powerful being feel actually weak and helpless. Death, which signifies the rites of passage and the final stage of earthly life, causes a state of unrest in both individual and societal structures. Laments, which are one of the outpourings of helplessness in the face of death, are oral cultural products that convey the common feelings of people regarding painful events. Initially, laments were sung about death, but over time, they expanded in meaning and content to be sung about events affecting individuals and society. In laments, along with the praised qualities of the deceased, their troubles and unfulfilled desires are also included, and reflections of everyday life events can be present as well. This connection of laments to reality has led to the lament genre having a surprising variety of themes. One of the themes encountered in laments is childlessness. Childlessness, used to describe the condition of married couples not being able to have children, is known in society as sterility and in medicine as infertility. The unfulfilled desire of couples to have children, one of their greatest expectations in life, has led to significant importance being attributed to childlessness by both individuals and society. Childlessness, which can become a social pressure due to the scorn and exclusion faced by individuals without children, leads people to seek various solutions and has resulted in the formation of a cultural heritage composed of beliefs and practices related to solving the issue. In Turkish culture, childlessness was considered a curse from God, while children were seen as a blessing and gift from the Creator. The importance of children was emphasized in many forms of oral culture, and an attitude against childlessness was taken. It is possible to consider the theme of childlessness in laments shaped by the phenomenon of death within this context. The reflection of the theme of childlessness in laments sung to alleviate the pain of death brings to mind the notion that it is a curse that haunts a person even while dying. In this study, which analyzes the issue extending from the individual to the society through lament texts, childlessness-themed laments are discussed under eight subheadings. Based on laments, the theme of childlessness in Turkish society refers to the situation of not having either male or female children. It has been understood that childlessness is a difficult ordeal that includes not only the struggles of people yearning for children but also concerns about the future, the agony of pleasing enemies while disappointing loved ones, the inability to express one's situation to anyone, and the sadness of being ostracized by society.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Sahası Türk Halk Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 12 Eylül 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2025 |
Gönderilme Tarihi | 19 Nisan 2025 |
Kabul Tarihi | 19 Mayıs 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 13 Sayı: 44 |
Avrasyad''de yayınlanan makaleler, Creative Commons Atıf-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır. Bilimsel araştırmaları kamuya ücretsiz sunmanın bilginin küresel paylaşımını artıracağı ilkesini benimseyen dergi, tüm içeriğine anında açık erişim sağlamaktadır. Makalelerdeki fikir ve görüşlerin sorumluluğu sadece yazarlarına ait olup Avrasyad''nin görüşlerini yansıtmazlar. Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası