Sistem değişiyor. Küresel sistem, tek bir güç etrafında konumlandırılmayı reddediyor. Küreselleşme ile yerelleşme ön plana çıkmış ve bölgeselcilik öncelik halini almıştır. Devletler, kendi bölgelerindeki devletlerle müttefiklik ve bölgesel ortaklıklar kurarak, vatandaşlarını küresel tehlikelerden korumak ve görece refah toplumu vaadini yerine getirmeye çalışmaktadır.
Coğrafya dünyada değişmeyecek bir unsurdur. Orta Asya coğrafyasına baktığımızda din olarak İslam, Ortadoksluk, Hristiyanlık millet olarak Türk ve Slav kimliği öne çıkmaktadır. Bu bize bölgenin sosyal gen rengini işaret etmektedir. Gözümüzün rengini saçımızın rengini fiziki genlerimiz nasıl belirliyorsa, sosyal genimiz de sosyal geleceğimizi(epigenetik) belirler. Tarih boyunca geçiş dönemlerindeki arayışları hep temel genetik davranış kalıpları belirlemiştir. İçselleştirilemeyen fikirler coğrafyalarda uzun süre kalıca olmaz. Silah ve para gücü geçicidir. Medeniyetler ve onları oluşturan töreyi somutlaştıran Milletlerin Karakteri esas güçlü aktörlerdir. Sonucu belirleyen, milletlerin karakteridir. Gelecek, geçmiş doğru değerlendirildiği takdirde başarılı yönetilir.
2050 yılında Türkiye Avrupa’nın en büyük, dünyanın 7. Büyük ekonomisi olarak, aynı zamanda dinamik nüfusu ile bölgesel güç olacaktır. İşte bu minvalde Türkiye, Neo-Avrasyacılığı değil, kendi liderliğinde yada eşit oy hakkının olduğu, oybirliğinin karar mercii olarak kabul gördüğü bir yapılanmada güçlü bir müttefik olarak kabul görecektir. Bu birliğin adı da Neo-Avrasya değil, Pan-Avrasya’dır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 19 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 13 Sayı: 1 |