Hatıratlar genel olarak tarihçilerin ve araştırmacıların tarih araştırmaları yaparken dayanabilecekleri en önemli kaynaklardan birisi olarak kabul edilmektedir. Çünkü hatıratlar bizim diğer geleneksel kaynaklarda oldukça nadir karşılaşabileceğimiz çok değerli tanıklık ve bilgilere sahiptirler. Ancak hatırat sahipleri genellikle kelimenin tam anlamıyla bir tarihçi olarak değerlendirebileceğimiz kişiler değildir. Dahası hatırat sahibi son derece rahat bir tarzda kendi hafızasında kalan olayları derleyip kaydeden kişidir. Bu yönüyle bu hatıratların genel olarak sahipleri tarafından profesyonel bir yazar tarzıyla yazılmış eserler olmaması son derece tabiidir. Hatırat yazarları sadece tanık oldukları olayları veya başkalarından duyduğu haberleri olduğu gibi kaydetmiş olan kişilerdir.
Hatıratlar, milletler ve halkların tarihlerini yazarken önemli kaynaklar olmalarına rağmen taraflı, kişisel ve hatta narsistik olmaları yönüyle eleştiriye maruz kalmaktadırlar. Bu durum, hatırat sahiplerinin genellikle kendilerini olayların merkezine yerleştirmeleri ve kendilerini olayların gelişme sürecinde etkili bir figür olarak yerleştirmeye çalışmaları yüzündendir. Hatıratlar bu gözle incelendiği zaman yazarlarının genel olarak başkalarını görmezden geldiklerini fark edebiliriz. Bu yönüyle hatıratların zaman zaman objektif olmaktan uzak olduklarını söylenebilir.
Barbaros Hayrettin’in kişisel hatıratının şekillenme süreci Cezayir’deki Osmanlı yönetiminin ilk safhalarıyla eş zamanlıdır. Barbaros Hatıratını yakından incelediğimiz zaman bu hatıratın Osmanlı Tarihi ve Cezayir’deki ilk dönem Osmanlı hâkimiyeti ile alakalı başka hiçbir kaynakta bulamayacağımız çok kıymetli bilgi ve detaylara sahip olduğunu açık bir şekilde anlamamız mümkündür.
Yok
Yok
Yok
Personal memoirs are among the most important sources that researchers and historians rely on in writing history. This is because it includes information, testimonies and details that we rarely find in other traditional sources. This is because the memoirist is usually not a historian in the strict sense of the term. Rather, it is usually a personality that contributed to the making of the events that appear in the memoirs. Also, the notes were not written or dictated by their author in his capacity as a professional writer; Rather, he does so in order to testify to the events that he experienced. Whether he saw it himself, contributed to its making, or heard it from someone who was a witness to it.
Despite the importance of memoirs in the history of nations and peoples, they are criticized for being subjective, personal, and sometimes even narcissistic. This is when its author makes himself the center of events, and depicts him as the most influential in the events he narrates. In view of this, we find that he often ignores the role of others in making events, so the memoirs for this reason and others lack objectivity and impartiality.
Whatever the evaluation of Khair al-Din Barbarossa’s personal memoirs were, they are among the few ones that dated the first phase of the history of the Ottoman rule of Algeria in its early stages. By looking closely at these memoirs, we find that they are rich as far as matter, information and details are concerned and that are rarely found in other sources that talk about this important stage in the history of the Ottoman Empire and the history of Algeria in the first stage of Ottoman rule.
Yok
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Yakınçağ Osmanlı Tarihi, Yeniçağ Osmanlı Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Proje Numarası | Yok |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2023 |
Gönderilme Tarihi | 4 Temmuz 2023 |
Kabul Tarihi | 18 Eylül 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |