NATO, which maintained its strong and special position in the Euro-Atlantic region in the fields of defence and security during and after the Cold War period, prevented the development of a self-sufficient, independent defence and security formation in the European continent. With the end of the Cold War, the perceived threats in the region started to change, and the threat perception, which had a singular character before (USSR), was replaced by instability factors such as terrorism, refugee flows, racism, Islamaphobia. Undoubtedly, with the end of the existence of the USSR in the early 1990s, which was perceived as a common threat during the Cold War period in transatlantic relations, there has been a compulsory change and transformation in security perception. While many areas of co-operation emerged between NATO and the EU in the new era, areas of conflict inevitably emerged. One of these emerging areas of conflict is the division of roles between the actors in the fields of defence and security in the Atlantic-European region. The EU members, whose security was provided under NATO during the Cold War, are now looking for ways to reduce their dependence on the US by establishing their own defence mechanisms. The US, on the other hand, aims to extend NATO's traditional mission of providing security to different areas. In this context, this study will analyse how NATO's recent expansionist aspirations affect regional security and what kind of repercussions they will have for the future.
Soğuk Savaş dönemi boyunca ve sonrasında Avrupa-Atlantik bölgesinde savunma ve güvenlik alanlarında sahip olduğu güçlü ve özel konumu ile varlığını koruyan NATO, Avrupa kıtasında kendi kendine yeten, bağımsız bir savunma ve güvenlik oluşumunun gelişmesini engellemiştir. Soğuk Savaşın sona ermesi ile bölgede algılanan tehdit unsurları da değişmeye başlamış, önceleri tekil bir karaktere sahip olan (SSCB) tehdit algısı yerini terörizm, mülteci akımları, ırkçılık, İslamafobia gibi istikrarsızlık unsurlarına bırakmıştır. Kuşkusuz transatlantik ilişkilerde Soğuk Savaş dönemi boyunca ortak tehdit olarak algılanan SSCB’nin varlığının 1990’lı yılların başında sona ermesi ile güvenlik algılamasında zorunlu bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Yeni dönemde NATO-AB arasında birçok işbirliği alanı doğarken diğer taraftan kaçınılmaz olarak çatışma alanları da gün yüzüne çıkmıştır. Beliren bu çatışma alanlarının başında Atlantik-Avrupa bölgesinde savunma ve güvenlik alanlarında aktörler arasında nasıl bir rol ayrışmasının olacağı gelmektedir. Soğuk Savaş dönemi boyunca NATO kapsamında güvenliği sağlanan AB üyeleri artık kendi savunma mekanizmalarını kurup ABD’ye olan bağımlılıklarını azaltmanın yollarını aramaktadır. ABD ise geleneksel olarak NATO’nun sahip olduğu güvenliği sağlama misyonunu farklı sahalara da yayma amacını taşımaktadır. Bu bağlamda söz konusu çalışmada NATO’nun son dönem genişleme isteğinin bölge güvenliğini nasıl etkilediği, geleceğe yönelik nasıl yansımalar meydana getireceği analiz edilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası Güvenlik, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Kuruluşlar |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 7 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 25 Ekim 2023 |
Kabul Tarihi | 21 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 15 Sayı: 2 |