Hayatımız boyunca aşk ve nefretin kuşatıcılığı çerçevesinde var olmaya çalışırız. Aşk ile var olan insan, evreni onunla şekillendirme çabasındadır. Aşk birleştirici bir güç, nefret ise ayrıştırıcı bir güç olarak kabul edilir. Aşk ve nefret birbirlerine zıt kavramlar olsa da bu iki kavramı birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Çağımızda aşkın yoksunluğunun insanlar arasındaki çatışmayı körüklediği görülmektedir. Günümüzde giderek artan şiddet olaylarının nedeninin aşkın yoksunluğu olduğunu iddia etmek mümkündür. Dolayısıyla sevgisizlik nefreti doğurmaktadır denilebilir. Bu nedenle aşk ve nefret kavramlarının yeniden araştırılması ve üzerinde düşünülmesi gerekmektedir. Zamanda bir yolculuk yaparak bu meseleye İlkçağdan başlamak gerekmektedir. Çalışma, Helenistik dönem öncesi İlkçağ filozoflarının aşk ve nefret kavramlarına verdikleri anlamları konu edinmektedir. Bu çalışma aşk ve nefret kavramlarını İlkçağ filozoflarının felsefi terminolojilerine yerleştirip yerleştirmediklerini araştırmayı hedefler. Sonuç bölümünde İlkçağ’daki durum göz önüne alınarak aşk ve nefretin toplumu ve bireyi nasıl etkilediği, neler kazandırıp kaybettirdiği, günümüzde bunların ne tür olumluluk ya da olumsuzluklara yol açtığı değerlendirilecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2023 |
Gönderilme Tarihi | 14 Kasım 2022 |
Kabul Tarihi | 29 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 6 Sayı: 2 |