One of the five fundamental requirements of Islam is for financially capable Muslims to give zakat to the deserving eight categories. The obligation of zakat and the eligible recipients are based on Quranic verses. During the time of the Prophet Muhammad, zakat was given to all categories, including the "muallafa-i kulûb" (those whose hearts are to be reconciled). However, during the reign of Hz. Abu Bakr, Hz. Umar intervened as the leader and put an end to giving zakat to muallafa-i kulûb. This new practice was accepted by Hz. Abu Bakr and other companions. Therefore, based on the suspension of the ruling to give zakat to muallafa-i kulûb, jurists have made different interpretations. For instance, Hanafis argue that zakat cannot be given to muallafa-i kulûb after the Prophet Muhammad, while according to the Maliki school of thought, the ruling still applies. Shafi'is emphasize that giving zakat to muallafa-i kulûb indicates permissibility, whereas according to the Hanbali school, the ruling for all categories, including muallafa-i kulûb, continues. Additionally, according to some scholars and the decisions of contemporary Islamic jurisprudential councils, it has been declared that the relevant verse's ruling has not been nullified. Hence, the various opinions of jurists regarding giving zakat to this specific category and the current scope of muallafa-i kulûb, as well as who can be included in this category, constitute the main focus of our study. Furthermore, our work aims to shed light on certain financial support provided to non-Muslims under the name of zakat by various Islamic organizations today, from a jurisprudential perspective.
İslâm’ın beş temel rüknünden biri zekâttır. Zekâtın farz oluşu ve zekât verilecek sınıflar Kur'an nassına dayanmaktadır. Hz. Peygamber zamanında farklı zamanlarda müellefe-i kulûb kategorisi dâhil tüm sınıflara zekât verilmiştir. Ancak Hz. Ebû Bekir döneminde Hz. Ömer, ülü’l-emr olarak müdahale etmiş ve müellefe-i kulûba verilen zekât uygulamasını nihayete erdirmiştir. Bu yeni tatbikat, Hz. Ebû Bekir ile diğer sahabeden kabul görmüştür. Bu itibarla, Kitap ve Sünnet’le sabit olan müellefe-i kulûba zekât verme hükmünün askıya alınmasından hareketle fakihler farklı içtihatlarda bulunmuşlardır. Nitekim Hanefîler Hz. Peygamber’den sonra müellefe-i kulûba zekât verilemeyeceğini savunurlarken, Mâlikîler’in mezhep görüşüne göre hüküm bakidir. Şâfiîler, müellefe-i kulûba zekât verilmesinin “ibâha” bildirdiğini vurgularlarken, Hanbelîler’e göre de müellefe-i kulûb dâhil bütün sınıfların hükmü bakidir. Keza günümüzdeki fıkıh meclislerinin kararları ile bazı fakihlere göre de ilgili âyet hükmünün neshedilmediği teyid edilmiş ve bu grubun halen zekât sarf edilecek sınıflardan sayıldığı deklare edilmiştir. Bu itibarla; fakihlerin mezkûr kategoriye zekât verilip-verilmemesiyle ilgili çeşitli görüşleri ile müellefe-i kulûbun günümüzdeki kapsamı ve bu sınıfa kimlerin sokulabileceği hususları çalışmamızın ana konusunu oluşturmaktadır. Keza çalışmamız; günümüzde çeşitli İslâmî kuruluşlarca gayri müslimlere zekât adı altında yapılan bir takım maddi/nakdi fonlamalara fıkhî pencereden ışık tutma amacını taşımaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 14 Kasım 2023 |
Kabul Tarihi | 13 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 7 Sayı: 2 |