Âşık Paşa (ö. 733/1332), Türkiye Selçuklularının yıkılıp, Anadolu beyliklerinin filizlenmeye başladığı geçiş döneminde, Kırşehir’deki zâviyesinde irşad ve tebliğ faaliyetlerinde bulunmuş büyük bir sûfî şairdir. Başlıca kitabı olan Garibnâme, tasavvufa dair Anadolu’da Batı Türkçesi ile kaleme alınan ilk kapsamlı telif eserdir. Âşık Paşa’nın hem kurucu hem de taşıyıcı nitelikleri haiz bu eserinde, tasavvufî düşüncenin bakış açısı, bilgi birikimi ve ifade gücünü samimi, sade ve akıcı üslûbuyla birleştirerek dönemine ayna tutması, yaşanan ve yaşanması muhtemel sorunlara, ideal çerçevede de olsa, bazı çözüm önerileri sunması makalemizin hareket noktasını teşkil etmektedir. Aslında o; politik, kültürel ve sosyoekonomik problemlerin aşılarak erdemli ve istikrarlı bir toplumun inşasında, dünya ve âhiret saadetinin temininde hemen herkesi ve her kesimi (hükümdar, ebeveyn, ahî çiftçi vb.) sorumlu davranmaya çağırmaktadır. Onun, bu çerçevede zikrettiği kesimlerden biri de âlimlerdir. Garibnâme’de ulemânın dinî hayattaki yeri ve işlevine, buna bağlı olarak devlet ve toplum nezdindeki itibarına dair çok sayıda beyit göze çarpmaktadır. Bu tematik çalışmada Âşık Paşa’nın ulemâya dair bakış açısının, yaptığı kıyaslamaların ve ileri sürdüğü eleştirilerin ayrıntılı bir biçimde ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda, bahsi geçen hususlara dair Garibnâme’nin muhtelif kıssalarında işlenmiş bilgiler, kavram ve bağlam analizleriyle bir araya getirilmeye çalışılmıştır. Âşık Paşa’nın ulemâ kavramıyla aslında fukahayı kastettiği, bir sûfî olmasına ve âlimleri özellikle velilerle karşılaştırmasına rağmen, onlara karşı genellikle ölçülü ve yapıcı bir dil kullandığı, onları dinî hayatı düzenleyen ve besleyen en etkili unsurlardan biri olarak gördüğü sonucuna ulaşılmıştır. Zira o, bilgi birikimleri ve yadsınamaz rehberlikleriyle orantılı olarak ulemâya kritik görevler yüklemekte, bunların üstesinden gelebilmeleri için de bazı temel hususiyetleri (kanaat, fazilet, tevazu, uzmanlık vb.) haiz olmaları gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bunu yaparken başta veliler olmak üzere, irdelenen diğer kesimlerin de (ümerâ, hükemâ, müridler, alperenler vb.) eksikliklerine değinmesi, onlara da sorumluluklarını hatırlatması, tutarlı bir bakış açısı geliştirdiğini ve objektif bir tutum sergilediğini gösterir. Bu keyfiyet, onun ve eserinin önemini bir kez daha arttırmaktadır.
Āshiq Pasha (d. 733/1332) was a Sufi poet who was active in Kırşehir during the transition period when the Seljuks of Türkiye collapsed and the Anatolian principalities began to flourish. Gharībnāmeh is the first comprehensive work on Sufism written in Turkish in Anatolia. The starting point of our article is that in this work, Āshiq Pasha, by combining the perspective and expressive power of Sufi thought with his simple and fluent style, holds a mirror to his period and offers some solutions to possible problems. He calls on all sectors to act responsibly in the construction of a virtuous society by overcoming socio-political problems and ensuring the happiness of the world and the hereafter. One of the groups he mentions in this context is the scholars (ʿulamā). In Gharībnāmeh, there are many couplets about the place and function of the scholars in religious life and their reputation in the eyes of the state and society. In this study, we aim to present in detail the point of view, comparisons and criticisms that Āshiq Pasha develops about the scholars, whom he sees as one of influential elements that regulate religious life. In this direction, we have tried to bring together the information on the aforementioned issues in various parables of Gharībnāmeh through concept and context analyses. We have concluded that Āshiq Pasha actually means the jurists (fuqaha) with the concept of scholars, and although he compares the scholars especially with the wise men, he uses a constructive language against them. He attributes critical tasks to the scholars in proportion to their knowledge and undeniable guidance, and states that they must possess some basic qualities in order to overcome them. In doing so, the fact that he reminded the other groups he analysed of their responsibilities shows that he adopted an objective attitude.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Tarihi ve Medeniyeti |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 24 Eylül 2024 |
Kabul Tarihi | 8 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 11 Sayı: 2 |
BEÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC ND) ile lisanslanmıştır