Islamic study of law is based on the four sources of
law. The Quran is the primary source of Islamic law. The Sunnah or the
life of Prophet Muhammad (Peace be upon Hım) is the secondary source of
Islamic law. The Quranic states, Indeed in the Messenger of Allah
(Muhammad PBUH) you have a good example to follow (Quran Al Ahzab
33:21). The Ijtihad (reasoning) and Ijma (consensus of the juristic
opinions) are the tertiary sources of Islamic Law.
The Mujtahid
(Islamic jurist) distills the legal principles that govern Islamic law
to form their reasoning and reach a consensus for legal matters at hand.
The Islamic Jurists study the Quran to draw their frame of reference
for the fundamental precepts of social, ethical and moral principles.
This is called the Tafsir or the exegesis of the Quran. The Prophet’s
(PBUH)Sunnah is studied under the principles of Ilm Ul Hadith or the
Science of Hadith. Ilum Ul Hadith follows the authenticity principle or
Nas. The Islamic jurists study the chain of references of any hadith to
establish its Nas for the purposes of any legal texts.
The Islamic
law that has emerged through the doctrine of Ijtihad is heavily
influenced by of the scholarly efforts and the credibility of the
Mujtahids. Mujtahids are followed for their Islamic legal judgments
through the principles of Taqleed (following). Ijmah is the settled
case-law of Islamic Jurisprudence. Ijmah exists as the extension of the
Timeless Law of the Creator due to its time-distance interpretations
relevant to the legal problem of contemporary times.
It is settled
Case Law in Islamic Jurisprudence that the doctrines of Islamic Law
remain constant while the science of interpretation is according to the
relevance of the time. The reason is the time-distance from the initial
revelations of the Quran which offers Universally applicable principles
of law that are relevant through all times. This paper attempts to study
the underlying principles of the exegesis of the Quran to under the
body of law which emerged from the exegesis based on its nature of
Universal applicability. The basis for our study is the seminal works of
al-Sadr, Falsafatuna and Iqtisaduna. Al-Sadr’s Falsafatuna has deep
influences from Ibn Khaldun’s social dimensions of Qurans exegesis and
the Universal nature of the Islamic Law based on its primary source of
Quran.
İslam Hukuku çalışmaları dört hukuk kaynağına dayanmaktadır. Kur’an birincil kaynaktır. Kur’ani düşünce uyarınca ikinci kaynak da sünnettir. “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Kuran-ı Kerim, Ahzab Süresi 33:21). İcma ya da hukuki görüş konsensüsü doğrultusunda içtihat ya da mantık ise üçüncü hukuk kaynağıdır.
İslam hukukunda geçerli yasal prensiplerin özüne inmek için İslam hukukçuları Kur’an-ı Kerimi hukuksal pencereden inceler ve Kur’an tefsirinin temel kaideleri ile birlikte sosyal, etik ve ahlaki prensiplerden bir çerçeveye dikkat çekerler. Üçüncül hukuk içtihattan ya da taklid prensipleri üzerinden mücahidin ya da hukukçunun kredibilitesinden doğan gerekçeden doğar. İcma, incelenmekte olan yasal sorunla ilişkili olarak zaman-mesafe yorumları açısından yerleşik İslami içtihat hukuku üzerine hukukçular arasındaki fikir birliğini ifade etmektedir. Sünnet, Hz. Muhammed’e atfen metinlerde geçen ve aslına uygunluk belgelendirmesine atıf yaparak paylaşılan Kur-an’ın Nas'ları ile çatışmayan İlm-ül Hadis veya Hadis Bilimi ilkeleri altında yapılan çalışmalardır.
İslam tefsir tarihinde yaygın tefsir anlayışı Kur'an'ın ayetlerini Fatiha'dan Nas Suresi'ne kadar teker teker ele alıp inceleme şeklindedir. Muhammed Bakır Es-Sadr teczii tefsir olarak nitelediği bu inceleme şeklinin her adımında temel hedef ilahiyatçıların üzerinde çalıştığı ayetin yol göstericiliğini, imkan dahilindeki her türlü vasıta ile anlamaya çalışmasıdır. Muhammed Bakır Es-Sadr göre teczii tefsirin özü Kur'an ayetlerinin ayrı ayrı ele alınarak değerlendirilmesi ve bu ayrı ayrı anlamların bir araya getirilmesiyle oluşan anlam yığınından öte bir şey ifade etmez. Yani bu tefsir anlayışı Kur'an-ı Kerimi pek çok hakikate kavuşabilir fakat bunlar darmadağın bir yığından öteye gitmez ve aralarında en ufak bir bağ dahi bulmak mümkün olmayacaktır. Tüm bunları incelemek hayatın her sahasını kapsayan bir "Kur'an Düşüncesi"nin boyutlarını tesbit etmede bir fayda sağlamayacaktır (Es-Sadr, 1987). Bu nedenle Muhammed Bakır Es-Sadr alternatif olarak Kur'an bütünlüğünde değerlendiren mevzui tefsir anlayışını sunmaktadır.
İslam hukuku içtihadında İslami hukuk doktrini sabit kalır ancak zaman içerisinde yorum değişir. Mantık, tüm zamanlar için geçerli olan evrensel hukuk prensipleri sunan Kur’an’ın ilk vahiylerinden sonraki zaman farkıdır. Bu çalışmada evrensellik temelinde Kur’an tefsirinin altında yatan prensipler incelenmektedir. Bu çalışmamızın temelinde Muhammed Bakır Es-Sadr’ın 1959'da yayınlanan İslami bir bakış açısıyla, özellikle kapitalizm ve sosyalizm olmak üzere Avrupa felsefesinin bir eleştirisidir Falsafatuna (Felsefemiz) ve 1982’de yayınlanan Iqtisaduna (Ekonomimiz/İslam Ekonomi Doktrini) adlı eserlerinin ufuk açıcı çalışmaları yer almaktadır. Muhammed Bakır Es-Sadr’ın Falsafatuna’sında Kur’an tefsirinde İbni Haldun’un sosyal boyutları ve birincil kaynak olan Kur’an temelinde İslami hukukun evrensel doğasının derin etkileri vardır.
Kur’an’ın ilk bölümü olan Fatiha suresi, modern tarihin belki de en çok dile getirilen (dini) cümleleri barındırmaktadır, nitekim 1,5 milyardan fazla Müslüman günde beş kez farz olan namaz ibadetinde bunu defalarca okumaktadır. Kur’an ilk vahiyden ve peygamberin MS 630 yılında ölümünden sonraki ilk 10 yıl içinde bir araya getirilmesinden itibaren değişmeden kalmıştır. Anadillerinden bağımsız olarak tüm dünyadaki Müslümanların Kur’an’ı Arapça telaffuz etmeleri gerekmektedir. Şii ve Sünni akademisyenler arasında Kur’an incelemesinde, herhangi bir tartışma olmaksızın, fikir birliği mevcuttur. Bunun nedeni ise Kur’an’ın son on dört asırdır testlerden geçmiş orijinal metnine sorgusuz imandır. Kur’an’ın herhangi bir kısmına dair gramatik ya da yorumsal mantık farkına ilişkin küçük iterasyonlar her iki düşünce tarafından sunulan paralel çalışmalar temelinde kolaylıkla çözülebilir. Bu nedenle de Muhammed Bakır Es-Sadr gibi modern Kur’an tefsiri akademisyenleri hem Sünni hem de Şii mezhebinden İslam hukuku öğrencileri tarafından takip edilmektedir. “Benim profesyonel işim eserler yazmak, araştırmalar yapmak veya dersler vermek değildir. Benim asıl vazifem, şer-i mesuliyetimi yerine getirmektir” diyen Muhammed Bakır Es-Sadr’ın toplumsal konuları ele alış şekli ve bakış açısı mezhep ayrılıklarının üstüne çıkar ve Müslüman ülkelerde eserlerinin referans gösterilmesi, O'nun Müslümanlar üzerindeki büyük etkisini yeterince ortaya koymaktadır. Muhammed Bakır Es-Sadr’ın Kur’an tefsiri uzmanlığı kendisini Falsafatuna ve Iqtisaduna adlı eserlerde göstermektedir. Bu iki eserden ilki evrensel Kur’an hukukunun prensiplerini belirlemek amacıyla yazılmış iken ikincisi ise Kur’an tefsiri temelinde İslami ekonomik düşünceye ilişkindir. Bu çalışmada İslam hukukunun evrensel doğasına ilişkin onun değerlendirmelerini incelemek için Muhammed Bakır Es-Sadr’ın Kur’an tefsirini Falsafatuna üzerinden irdelenir. Muhammed Bakır Es-Sadr'ın Kuran tefsiri, İslam hukukunun evrensel doğası üzerine İslam düşüncesi için yeni bir süreç başlatır. Kuran'dan bunun için kanıt sunar: “...Ya onlar daha evvelki (ümmetler hakkında geçerli olan) kanundan başkasını mı bekliyorlar? (Hayır) sen Allah'ın kanununda (sünnetinde) asla bu değişiklik bulamazsın” (Kuran- Kerim, el-Fatır, 35/43). Muhammed Bakır Es-Sadr, İslami düşünce sürecini tamamen dilsel yorumların katı sınırlarından kurtarır ve Kuran'ın incelemesi konusundaki tartışmalar için daha geniş bir bilgi birikimi getirir. Bankacılık ve Finans ile ilgili Şeriat konularına yoğun bir şekilde odaklanmak için İslami hukukun geliştirilmesine yönelik artan bir eleştiri vardır. Muhammed Bakır Es-Sadr'ın hukuki düşüncesi bu eleştiriyi dağıtmada güçlü bir argümandır.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 16 Temmuz 2019 |
Kabul Tarihi | 6 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 2019 Sayı: 39 |