One of the most important goals of developing nations is to achieve rapid economic growth. There is a consensus in the literature of economics that a well-developed financial sector will accelerate economic growth. However, few studies have examined the link between participation banks and economic growth. To contribute to the literature, this study aims to analyze the relationship between participation banks and economic growth for the case of Turkey. To reach this purpose, we established a neoclassical growth model by employing gross domestic product, total credits given by participation banks, gross fixed capital formation and the number of employed persons using time series data covering the period of 2005Q4-2020Q2. We conducted a battery of unit root tests, co-integration, and causality tests. The results reveal that there is a long run stable relationship among the variables. As for the long-run estimators, a 1% increase in gross fixed capital formation, employment and credits given by participation banks will lead to 0.715%, 0.422% and 0.021% increase in economic growth in Turkey. These findings suggest that participation banks, as well as capital and labor, have a statistically significant impact on the economic growth of Turkey. The causality test results show that there is a one-way causal relationship from participation banks’ funds to economic growth both in the short and long run but not vice versa. Two important policy implications emerge from this study. Firstly, participation banks may play an essential role in bringing idle funds to the banking system in Turkey. Therefore, participation banks should be seen as complementary to conventional banks rather than a substitute. Secondly, participation banks should diversify their products by introducing new financial products and services to unleash their untapped potential.
participation banks economic growth unit root structural break cointegration
“Ribâ” kelimesi Arapça mastar olup, sözcüğün kökeninde “mutlak çoğalma” anlamı vardır. İslami terminolojide riba, çaba sarf edilmeden elde edilen kazanç anlamına gelir. Finansal işlemler söz konusu olduğunda Müslümanların temel sorumluluklarından biri, ribadan kaçınmaktır. Hz. Peygamber bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: “İnsanlar öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda riba yemeyen kalmayacak”. Bu hadisi şerif Müslümanları kişisel veya ticari işlemlerinde hangi finansal yöntemleri kullanacaklarına karar vermeden önce daha dikkatli olmaya çağırmaktadır (Kettell, 2011, s. 51).
İslam’da ribanın haram olduğuna dair pek çok delil vardır. Kuran'da riba ile ilgili on iki ayet vardır ve riba kelimesi sekiz defa geçmektedir. Şu ayet ribayı açık bir şekilde yasaklamaktadır: “… Allah ticareti helal, ribayı ise haram kılmıştır” (Bakara 2/275). İslam alimleri, ribanın yasaklanmasının arkasında beş neden öne sürmüşlerdir (Kettell 2011, s. 53): “Adaletsizdir, toplumu yozlaştırır, diğer insanların mallarına uygunsuz bir şekilde el konulmasına sebep olur, negatif ekonomik büyümeye neden olur ve insan kişiliğine zarar verir.
Türkiye'deki bankacılık sistemi mevduat bankaları (geleneksel bankalar), kalkınma ve yatırım bankaları ve faizsiz bankalar veya İslami bankalar olarak da adlandırılan katılım bankalarından oluşmaktadır. Katılım bankalarının Türk finansal sistemindeki geçmişi, 1983 yılında “Özel Finans Kurumları” kurulmasına dayanır. Türkiye'de faizsiz bankacılığın ilk uygulaması, faiz hassasiyeti nedeniyle geleneksel bankalardan uzak durmayı tercih eden müşterilere kapılarını açan Albaraka Türk’ün ve Faysal Finans'ın 1985 yılında kurulması olmuştur.
Türk sermaye sahipleri, 1991 yılında ilk yerli katılım bankası kurulana kadar katılım bankalarına mesafeli durmuştur. Yıllar geçtikçe Türkiye'deki katılım bankaları, müşterilerin faiz ödememe ve İslami öğretilerde haram sayılan mal veya hizmetleri satan firmalara yatırım yapmama tercihlerini karşıladıkları için kayda değer bir büyüme göstermiştir. 2005 yılında 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nda katılım bankalarının “özel finans kurumu” yerine “katılım bankası” adını alarak banka statüsü kazanmaları, Türkiye'de İslami bankacılık için bir dönüm noktası olmuştur. Ayrıca, tüm katılım bankaları, Türkiye'de faaliyet gösteren katılım bankalarının çatı kuruluşu olan Türkiye Katılım Bankaları Birliği'ne (TKKB) üye olmuştur.
Türkiye'de 2020 yılı itibarıyla üç özel ve üç kamu iştiraki banka -Albaraka, Kuveyt Türk, Türkiye Finans, Ziraat Katılım, Vakıf Katılım ve Emlak Katılım faaliyetlerini sürdürmektedir. Katılım bankaları, Türkiye'deki diğer tüm bankalar gibi, BDDK tarafından düzenlenen ve denetlenen Türk Bankacılık Kanunu'na göre faaliyet göstermektedir. Katılım bankalarının işlevselliği geleneksel bankalara benzemekte ancak fon toplama ve ödünç verme yöntemlerinde farklılık göstermektedirler.
Türkiye'nin 2000'li yıllardan itibaren yaşadığı hızlı ekonomik büyümeye paralel olarak katılım bankacılığı sektörü önemli bir gelişme kaydetmiştir. Türkiye'deki katılım bankalarının toplam varlıkları 2001'de 2,3 milyar TL iken 2019'da 284 milyar TL'ye ulaşmıştır. Ayrıca katılım bankalarının şube sayısı 2003'te 188 iken 2019'da 1,179'a yükselmiştir (TKKB, 2020). Katılım bankalarının son dönemde topladıkları toplam fon miktarı 215 milyar TL'yi aşarken, tahsis edilen fonlar yaklaşık 150 milyar TL'ye ulaşmıştır. 2001 yılında katılım bankaları aktif hacmi açısından Türk bankacılık sektörünün sadece %1,08'ini oluştururken, 2019'da paylarını %6,3'e kadar artırmayı başarmışlardır.
Bu başarıların ışığında, Türkiye’nin 30 yılı aşkın katılım bankacılığı deneyimi, ülkenin katılım bankaları konusunda ne kadar iddialı olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, özellikle son on yılda katılım bankacılığında kaydedilen önemli ilerlemeye rağmen, katılım bankalarının pazar payı hala diğer Müslüman ülkelerin oldukça gerisindedir. Ernst & Young'ın Dünya İslami Bankacılık Rekabet Edebilirlik Raporu'na (2016) göre katılım bankacılığının pazar payı Suudi Arabistan'da %48,9, Kuveyt'te %45,2, Bahreyn'de %29,3, Katar'da %25,8, Birleşik Arap Emirlikleri'nde %21,6 ve Malezya'da %21,3 oranındadır.
Gelişmiş bir finans sektörünün ekonomik büyümeyi hızlandıracağı konusunda iktisat literatüründe bir uzlaşı vardır. Ancak Türkiye örneğinde katılım bankaları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi inceleyen az sayıda çalışma vardır. Bu çalışma, Türkiye'deki katılım bankaları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi ileri zaman serileri analizi kullanarak araştırmak suretiyle literatüre katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Araştırma kapsamında Türkiye örnekleminde gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH), brüt sabit sermaye oluşumu, istihdam edilen kişi sayısı ve katılım bankaları tarafından verilen toplam krediler kullanılarak neo-klasik bir üretim fonksiyonu oluşturulmuştur.
katılım bankaları ekonomik büyüme birim kök yapısal kırılma eşbütünleşme
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Ekim 2020 |
Gönderilme Tarihi | 19 Haziran 2020 |
Kabul Tarihi | 20 Ekim 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 2020 Sayı: 42 |