Sayın Editör;
Ozudogru Celik T. tarafından kaleme alınan "Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigolu Hastalarda Servikal
Postür Analizi" başlıklı araştırma makalesini ilgiyle okudum. Bozok Tıp Dergisinde 2023;13(3):58-67’den ulaşılabilecek
olan bu çalışmada ortaya konan veriler, servikal lordozun benign pozisyonel periferik vertigonun
(BPPV) etiyolojisinde rol oynamadığını, aksine servikal lordoz azalmasının BPPV' nin bir sonucu olduğu verisi
oldukça değerlidir. Bu bulgu, BPPV tanılı hastalarda kas iskelet sistemiyle ilgili herhangi bir postüral müdahale
veya manipülatif tedavinin gerekli olmadığını, aksine varsa servikojenik dizzinessi azaltarak semptom
şiddetini azaltabileceği sonucuna varmıştır. Bu sonucun klinik uygulamada önemli bir rol oynayabileceğini
düşünüyorum (1).
Ancak bu makalede de belirtildiği üzere, en sık karşılaşılan servikal sorun olan ve yaşla birlikte artış gösteren
servikal spondiloz ile BPPV arasındaki ilişkiyi bildiren az sayıda araştırma mevcuttur. Skiafani ve arkadaşları
30 yakın araştırmayı içeren derlemelerde, tedaviye yanıtsız veya tedavi sonrası nüks gösteren BPPV hastalarında
servikal spondilozun bir risk faktörü olduğu sonucuna varmışlardır. Bu durumun sebebinin de hem
vertebrobaziler yetmezlik (VBY) hem de servikal spondiloz nedeni ile kanalit repozisyon manevralarının etkin
yapılamaması olduğunu bildirmişlerdir (2). De Stefano ve arkadaşları da servikal osteoartritli hastalarda
BPPV riskinin 3 kat arttığını saptamışlardır (3). Bu bağlamda, araştırma makalenizde BPPV ile servikal patoloji
arasındaki ilişkiyi sorgularken, yukarıdaki literatür bilgilerine dayanarak aynı zamanda basit bir tetkik olan
direkt radyografi de yapılmış olsaydı, servikal spondiloz ve BPPV arasındaki ilişkiye daha net bir şekilde ışık
tutulabilirdi. Çalışmanızda servikal lordoz ile BPPV arasında bir ilişki çıkma olasılığı da vardı. Böyle bir sonuçla
karşılaşılmış olsaydı, yukarıdaki literatür bilgilerine göre bunun servikal lordoz azalmasından mı yoksa servikal
spondilozdan mı kaynaklandığının ayırt edilmesi gerekirdi. Çünkü servikal lordoz azalması ve servikal
spondiloz birlikteliği sık görülen bir durumdur. Bu ayırıcı tanıyı yapabilmek için de hastaların direkt grafilerinin
incelenmiş olması gerektiği kanısındayım.
Servikal spondilozun VBY’e yol açarak BPPV' ye neden olabileceği düşünülmektedir. Kayropraktik literatüründe
VBY, servikal spinal manipulatif tedavi (SMT) için kontraendikasyon olarak belirtilmektedir (4). Ancak,
servikal spondilozu, boyun ağrısı ve VBY'si olan hastalarda, yumuşak doku manipülasyonu ve kayropraktik
spinal manipülatif tedavi ile olumlu sonuçlar alınan vakalar da bildirilmektedir (5). Servikal spondiloz ve
VBY ile ilgili kayropraksi çalışmaları genellikle geniş hasta grupları ile yapılmamış olup, birkaç vaka sunumu
ile sınırlıdır. Dolayısıyla, yeni araştırma sonuçlarına ve kanıtlara ihtiyaç duyulmaktadır. Makalenizde araştırmanızın
çıkış noktalarından biri de BPPV' lu hastalarda kas iskelet sistemiyle ilgili herhangi bir müdahalenin
gerekip gerekmediğini araştırmak şeklinde belirtilmektedir. Sonuç olarak, sunulan bu araştırmanızda
hastaların servikal grafileri de incelenip servikal spondiloz ile ilişkisini belki daha geniş bir hasta grubunda
saptayabilmiş olsaydınız, hastaların çoğunluğunu oluşturan idiopatik BPPV’de etiyolojiye önemli bir ışık tutmuş
olabilirdiniz. Böylece, BPPV'lu hastalarda kas iskelet sistemiyle ilgili manipülatif tedavilerin önerilip önerilmeyeceğinin
veya tartışılmasının gündeme gelmesinin de mümkün olabileceğine dikkat çekmek istedim.
Saygılarımla.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Klinik Tıp Bilimleri (Diğer) |
Bölüm | Editöre Mektup |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 14 Mart 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 14 Sayı: 1 |