İnsanlık
tarihinin her döneminde cezaya rastlanır. Cezanın gerekliliği ve zorunluluğu da
toplum halinde yaşama mecburiyetinden doğar. Toplum düzenini bozan davranışlara
karşı sosyal tepki ifadesi taşıyan ceza, hukuk düzenini sağlamada ve devletin
devamında vazgeçilmez bir olgudur. Ancak amacı belirlenebildiği zaman ceza,
toplum iradesini ortaya koymuş olur. Fakat cezalandırmanın amacının
belirlenmesine ilişkin tek bir teori yoktur. Ceza hukuki teorilerine baktığımız
zaman bunları genel olarak, cezayı mutlak bir amaç olarak suç sayılan eylem
için verilmiş bir karşılık, bir kefaret gören mutlak ceza veya adalet teorisi, cezayı
suçları önleyici ve suçluları ıslah edici bir yöntem olarak gören faydacı
yaklaşım ve her iki yaklaşımı da birlikte değerlendiren karma yaklaşım olarak özetleyebiliriz.[1] Bu
yaklaşımları göz önünde bulundurarak Türk Ceza Kanunun 1.maddesine baktığımızda
ceza kanununun amacı; ‘‘kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini,
hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini
önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun
temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri
düzenlenmiştir” hükmüyle karşılaşırız. (5237
numaralı kanun, 26.09.2004) Burada cezanın bir ödetme, bir kefaret
olduğu veya ıslah edici amacının olduğu yer almamış olsa bile, Türk Ceza
Kanununu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde bu amaçların da bulunduğunu inkâr
edemeyiz. Yani karma yaklaşım hariç, diğer iki teoriden yalnızca birinin ceza
hukukunda cezalandırmanın amacı olduğu görülmez. Fakat bu çalışmayla bir ödetme,
kefaret olarak cezalandırma ve önleme ile ıslah etme teorilerini içinde
barındıran fayda olarak cezalandırma teorileri ortaya konulup, bunlardan
birinin -kefaret olarak cezalandırmanın- ceza hukukunun amacını belirlemede çok
daha adil olduğu ve insanı yabana atmadığı ortaya konulmaya çalışılacaktır. Kefaret
olarak cezalandırma ile ilgili olarak Helbert Morris’in cezalandırma
anlayışına, fayda olarak cezalandırma ile ilgili olarak Bentham’ın cezalandırma
anlayışına değinilmeye çalışılacaktır.
In this study, the obligation and necessity of the punishment with the expression of social reaction against the behaviors that disrupt the social order is emphasized. In the legal system, the name of this behavior appeared as a crime. Primarily, the aim of the punishment was tried to be determined and two of the theories accepted were considered when punishment was applied. In theory of atonement, which is one of these theories, punishment itself is seen as an aim, whereas in the theory of utilitarian theory, punishment is seen as a means to serve other purposes. In this context, the relationship between punishment and retribution, which was put forward by these two theories, was tried to be discussed in terms of their differences.
Keywords: prime, retribution, punishment, atonement theory, utilitarian theory
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 28 Aralık 2018 |
Kabul Tarihi | 8 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 4 Sayı: 1 |