This study investigates the historical and semantic development of the Arabic term adab, tracing its expansions and transformations from its earliest usages to the modern era. Initially denoting social conduct such as “inviting to a meal” and “courtesy,” the term gradually acquired ethical, cultural, scholarly, and literary dimensions. Employing a philological methodology, the research draws on classical lexicons—including Kitāb al-ʿAyn, Muʿjam Maqāyīs al-Lugha, Asās al-Balāgha, and Lisān al-ʿArab—as well as pre-Islamic poetry, hadith literature, and early Islamic prose texts to systematically classify the meanings the term assumed in different periods. In pre-Islamic Arabia, adab was primarily associated with hospitality, social etiquette, and honor-based tribal norms. In the early Islamic period, it gained religious and ethical dimensions, frequently appearing in prophetic traditions as a means of self-discipline and piety. During the classical Islamic era, particularly under the Umayyad and Abbasid dynasties, adab emerged as a cornerstone of culturally refined education, embodying the ideal synthesis of knowledge, eloquence, and virtuous character. It also served as the foundation for a genre of prose literature designed to instruct and entertain. In the modern period, influenced by European thought, adab came to be used primarily as the equivalent of “literature” in the Western sense. Nevertheless, it has retained much of its traditional ethical and intellectual connotations in religious and cultural discourse. Ultimately, adab is more than a linguistic term; it is a civilizational concept that integrates ethics, knowledge, and aesthetics. Throughout history, it has symbolized moral refinement, social order, and cultural sophistication, remaining a central element of the intellectual heritage of Islamic civilization.
Bu çalışma, Arap dilinde edeb kelimesinin tarihsel ve anlamsal gelişimini, ilk kullanımından modern döneme kadar geçirdiği anlam genişlemeleri ve dönüşümler bağlamında incelemektedir. Başlangıçta “yemeğe davet” ve “nezaket” gibi toplumsal davranışları ifade eden kelime, zamanla ahlâkî, kültürel, ilmî ve edebî boyutlar kazanmıştır. Araştırma, filolojik yöntemle yürütülmüş; Kitâbü’l-‘Ayn, Mu‘cemu Mekâyîsi’l-Luğa, Esâsu’l-Belâğa, Lisânü’l-‘Arab gibi klasik sözlükler taranmıştır. Ayrıca cahiliye şiiri, hadis literatürü ve erken İslâmî nesir eserleri de incelenmiş, kavramın dönemlere göre kazandığı anlamlar sistematik olarak sınıflandırılmıştır. İslâm öncesi dönemde edeb, daha çok misafirperverlik, toplumsal görgü ve kabile onuruyla ilişkiliydi. Erken İslâm döneminde ise kelime, dinî-ahlâkî bir boyut kazanmış ve hadislerde bireysel terbiyenin, takvânın ve ahlâkî olgunluğun bir aracı olarak öne çıkmıştır. Klasik İslâm döneminde, özellikle Emevîler ve Abbâsîler devrinde, edeb belâgat ve edebî inceliğe dayalı kültürel eğitim anlayışının temel kavramlarından biri hâline gelmiştir. Bu dönemde kelime, bilgi, fesahat ve güzel ahlâkın ideal bileşimini temsil etmiştir. Modern dönemde ise Batı düşüncesinin etkisiyle “edebiyat” karşılığı olarak kullanılmaya başlanmış; buna rağmen geleneksel ahlâkî ve entelektüel çağrışımlarını büyük ölçüde korumuştur. Sonuç olarak edeb, yalnızca bir dil terimi olmayıp, ahlâk, bilgi ve estetiği bir araya getiren geniş bir kavramdır. Tarihsel seyri boyunca bireysel terbiyeyi, toplumsal düzeni ve kültürel inceliği temsil eden bu köklü kavram, İslâm medeniyetinin düşünsel mirasında merkezi bir konumda yer almaya devam etmektedir.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Arap Dili, Edebiyatı ve Kültürü, Arap Dili ve Belagatı |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 16 Ağustos 2025 |
| Kabul Tarihi | 3 Aralık 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 26 |