Bu çalışmamızda Aydınlanma döneminin akla dayalı ahlaki düşüncesi karşısında Rousseau’nun yeni insan ve doğası üzerine temellendirilen ahlaki görüşlerini ortaya koymaya çalışacağız. İnsanın ayırıcı özelliğini akıldan ziyade sahip olduğu duygular üzerinden temellendiren Rousseau söz konusu bu yaklaşımı ile kendinden sonraki ahlak anlayışlarını etkilemiştir. Antik dönemden itibaren seçkinci bir hiyerarşi ile kurulan yapıların aksine o, ahlaki görüşlerini, toplumcu bir duyarlılık üzerine inşa etmiştir. Onun söz konusu bu görüşlerinin temelini ise insanlığın araştırılması amacıyla dönmeyi amaçladığı farazi doğa durumu ve buna bağlı özgür bir varlık olarak yeni insan tanımı oluşturmuştur. Doğal insandan özgür insana giden bu süreçte ahlak da metafizik bir ilke ya da kozmos yerine kendi iradesiyle genel iradeye katılan özgür insan üzerine temellendirilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 5 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 15 |
Bartın Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 (CC BY-NC) Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
https://creativecommons.org/licenses/by-nc/4.0/