Aristo öncesinde mantıklı düşünme ve mantık üzerine çalışmalar var olsa da bir disiplin olarak mantık Aristo ile başlatılmaktadır. Mantık, Aristo’nun eserlerinin bir araya getirildiği Organon’da ‘ispatçı ilim’ diye ifade edilmektedir. Onun delil ve ispat ilmi olması doğru düşünmenin kurallarını oluşturması anlamına gelmektedir ki bu nedenle mantık, normatif bir bilim olarak kabul edilmektedir. Antik Yunan’da duyulara dayanan göreceli felsefi yaklaşımdan evrensel ve nesnel felsefi yaklaşıma geçiş, mantığı doğuran bir unsur olmaktadır. Aristo’nun ilimler tasnifinde mantığa yer vermemesi, onu ilimlerin elde edilmesinde kendisine başvurulan bir yöntem ve alet olarak görmesi, İslam mantıkçıları tarafından da benimsenen bir yaklaşımdır. Ne var ki, İslam dünyasında mantık kabul edilip İslam bilimlerine uygulandığı kadar, Yunan kaynaklı olması ve Yunan felsefesini barındırması nedeniyle mantığa karşı çıkıldığı da görülmektedir. Söz konusu itiraz Aristo’nun varlık felsefesi ve metafizik gibi görüşleriyle mantığın iç içe olmasından dolayı İslam bilimlerinin yapısıyla örtüşmediği şeklindeki genel gerekçelerin yanı sıra mantığın konularının her biri hakkında da açığa çıkmaktadır. Mantığa dönük ilk itirazlar, bir anlamda, mantığın dilin formunu belirleyen unsurlarının Arap diline müdahale etmek anlamına geldiği kaygısıyla nahivciler ile mantıkçılar arasındaki tartışmalarda belirginleşmektedir. Bu tartışmalarda mantık aracılığıyla Yunan dilinin özelliklerinin Arap diline dâhil olması endişesinin görüldüğü anlaşılmaktadır. Çünkü Arap dilinin formunun korunmasında etken olan nasların ve onları anlama ve yorumlama amacı üzerine kurulu İslam bilimlerinin nahvin gelişmesinde etkili olduğu göz önüne alındığında, Yunan dilinin içsel mantığından soyutlanan bir bilime karşı çıkılmasında elbette nahivcilerin rolü inkâr edilemez. Bununla birlikte mantık, kelamcılar, fıkıhçılar ve hadisçilerin bazıları tarafından da reddedilmektedir. Mantığın Yunan felsefesinin etkisiyle oluşmuş olması, Hz. Peygamber ve sahabenin dinin teşekkülünde mantığa ihtiyaç duymamaları, kelam ve fıkıh usulünün oluşumunda mantığın yer almaması, mantığa başvurularak elde edilecek hüküm ile naslara ve içtihada dayanarak edinilecek hüküm arasında hedeflenen sonucun aynı olmaması mantığın haramlık düzeyinde değerlendirilmesine neden olmuştur. Bu durumda, mantık ile meşgul olmak Müslümanların dalaletine sebep olabilir ve İslam bilimlerinin gelişimini engelleyebilir. Mantığın kaynağının akıl olması, aklın hüküm koyucu olması anlamına geleceğinden bu, İslam ile bağdaşmamaktadır. Bu şekildeki genel itirazlarla birlikte, kavramlar, istidlal ve ispat teorilerinden oluşan mantık konularına da ayrı ayrı karşı çıkılmaktadır. Mantıkta kavram ve terimlerin dildeki mana ve isim konularına karşılık gelmesi, terimlerle elde edilen tanımlara ihtiyaç olmaması ve mantığın bilgi değeri açısından üstün kabul ettiği tanımın, İslam bilimleri bakımından gerekli görülen tanım ile bir olmaması, tümdengelimsel kıyasın yeni bilgi vermemesi ve mantığın uygulama alanı olan beş sanata dair birtakım itirazlar mantığın konularına dair ret gerekçelerindendir
Although there were studies on logical thinking and logic before Aristotle, logic as a discipline has been started with Aristotle. Logic is defined as ‘demonstrative science’ in the Organon, a collection of Aristotle’s works. The fact that it is a science of evidence and proof means that it establishes the rules of correct thinking, which is why logic is considered a normative science. The fact that Aristotle did not include logic in his classification of sciences and considered it as a method and tool to be used in the acquisition of sciences is an approach also adopted by Islamic logicians. However, as much as logic was accepted and applied to the Islamic sciences in the Islamic world, it was also opposed to logic because of its Greek origin and its incorporation of Greek philosophy. The first objections to logic are, in a sense, evident in the debates between grammarians and logicians, with concern that the elements of logic that determine the form of language meant interfering with the Arabic language. However, logic is also rejected by some theologians, jurists and hadithists. The fact that logic was formed under the influence of Greek philosophy, that the Prophet and his Companions did not need logic in the formation of religion, that logic did not take part in the formation of theology and fiqh methodology, and that the intended result is not the same between the judgment to be obtained by applying logic and the judgment to be obtained on the basis of nass and ijtihad have caused logic to be evaluated at the level of haram. Along with these general objections, there are also separate objections to the topics of logic, which consist of concepts, theories of reasoning and proof. Among the grounds for rejection of the subjects of logic are that the concepts and terms in logic correspond to the subjects of meaning and names in language, that there is no need for definitions obtained with terms, that the definition that logic considers superior in terms of knowledge value is not the same as the definition that is considered necessary in terms of Islamic sciences, that deductive syllogism does not provide new knowledge, and some objections to the five arts, which are the fields of application of logic
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 17 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 10 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 8 |
Burdur İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.