This essay explores the depiction of linguistic and religious oppression of women in Miriam Toews' Women Talking, while focusing on their efforts to deconstruct patriarchal structures and reclaim agency. Set within a patriarchal Mennonite community, the novel illustrates the lives of women and their endeavors to find a solution to the systemic sexual violence perpetrated by men within the community. This essay argues that the women’s journey toward self-discovery and liberation hinges on their ability to deconstruct patriarchal language and reconstruct a new, emancipatory form of expression. Since language is central to the novel, the analysis of the women’s dialogues and interpretive acts brings their journey of challenging oppressive structures into sharper focus. In this context, Kristeva’s theory of symbolic and semiotic modalities, which transcend phallogocentrism, and Derrida’s theory of deconstruction, which challenges fixed meanings and centralized authority in language offer significant insight into how these women navigate the journey of deconstructing oppressive language and religion while attempting to reconstruct new ones. Building on these theoretical perspectives, the essay situates the novel within discussions of feminism, religious hegemony, and gender-based violence, exploring how language and religion, as tools of patriarchal oppression, intersect to shape the women's experiences. Finally, it demonstrates how Women Talking challenges and redefines narratives of power and agency in contemporary literature.
Miriam Toews Deconstruction Gender equality Patriarchal language Religious oppression
Bu makale, Miriam Toews’ın Women Talking adlı romanında kadınların maruz kaldığı dilsel ve dinsel baskıyı inceleyerek, onların ataerkil yapıları yapıbozum yoluyla yıkma ve özneleşme çabalarına odaklanmaktadır. Ataerkil bir Mennonite topluluğunda geçen roman, kadınların topluluk içindeki sistematik cinsel şiddete çözüm arayışlarını ve bu süreçteki yaşamlarını ele alır. Bu makale, kadınların öz-farkındalık ve özgürleşme yolculuğunun, ataerkil dili dekonstruye etme ve yeni, özgürleştirici bir ifade biçimi inşa etme becerilerine bağlı olduğunu öne sürer. Dil, romanın merkezinde yer alıyor; bu yüzden kadınların diyalogları ve yorumlayıcı eylemlerinin analizi, baskıcı yapılarla mücadele yolculuklarını daha belirgin hale getiriyor. Bu bağlamda, Kristeva'nın falogosantrizmi aşmaya yönelik sembolik ve semiotik modaliteler teorisi ile Derrida'nın, dildeki sabit anlamlar ve merkezi otoriteyi sorgulayan dekonstrüksiyon teorisi, kadınların baskıcı dil ve dini dekonstruye etme çabaları ile yeni bir dil inşa etme süreçlerini anlamamıza önemli bir perspektif sunar. Bu teorik yaklaşımlardan faydalanarak, makale, romanı feminizm, dini hegemonya ve cinsiyete dayalı şiddet tartışmaları çerçevesinde ele alır ve dil ile dinin, ataerkil baskı araçları olarak kadınların deneyimlerini nasıl şekillendirdiğini inceler. Son olarak, Women Talking’ın, çağdaş edebiyat içinde güç ve özneleşme anlayışlarını nasıl sorguladığını ve yeniden tanımladığını ortaya koyar.
Miriam Toews Dekonstrüksiyon Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ataerkil Dil Dinsel Baskı
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Dünya Dilleri, Edebiyatı ve Kültürü (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 10 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 14 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 18 Sayı: 2 |
Çankaya University Journal of Humanities and Social Sciences
İletişim | Communication: e-mail: mkirca@gmail.com | mkirca@cankaya.edu.tr
Çankaya University Journal of Humanities and Social Sciences Dergisi ulusal ve uluslararası
araştırma ve derleme makalelerini yayımlayan uluslararası onlne bir yayındır. Yılda iki
kez yayımlanır (Haziran ve Aralık). Derginin yayın dili İngilizcedir.
CUJHSS, e-ISSN 3062-0112