In Derrida, the most radical criticism of the logocentric unification and truth-grounding of Western metaphysics appears in the concepts of sovereignty and democracy. Derrida states that we should look at the completeness, indivisibility, and metaphysical violence of sovereignty, that we have reached a dead end with democracy, and that this end corresponds to autoimmunity. The rupture of sovereignty and democracy leads to the emergence of states that Derrida characterizes as rogue states. At this point, deconstruction is a critical threshold and a very fundamental indicator in the context of Derrida's reckoning with concepts. This study examines the deconstruction of the ideas of sovereignty and democracy in Derrida. In doing so, the theological-political encounters with Schmitt and the autoimmune ruptures between the concepts will be revealed.
Derrida’da Batı metafiziğinin logosantrik tekleştirmesine ve hakikat temellendirmesine dair en köklü eleştiri egemenlik ve demokrasi kavramlarında karşımıza çıkmaktadır. Derrida, egemenliğin tamlığına, bölünmezliğine, metafizik şiddetine bakmamız gerektiğini ve vardığımız yerde demokrasi ile bir çıkmaza girildiğini, bu çıkmazın da otoimmüniteye karşılık geldiğini belirtmektedir. Egemenlik ve demokrasiye dair yaşanan kırılma Derrida’nın haydut devletler olarak nitelendirdiği devletlerin ortaya çıkışına neden olmaktadır. Bu noktada dekonstrüksiyon, Derrida’nın kavramlar ile hesaplaşması bağlamında önemli bir eşik ve çok temel bir göstergedir. Çalışmanın amacı, Derrida’da egemenlik ve demokrasi kavramlarının dekonstrüksiyona uğratılmasını incelemektir. Bunu yaparken de Schmitt ile teoloji-politik karşılaşmalar ortaya konularak kavramlar arasındaki otoimmün kırılmalar açığa çıkarılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 27 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 21 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 5 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |