The term tezkire is derived from the root zikr, which means “to mention” or “to remember.” In the tradition of Divan poetry, works that recount the lives of poets and provide examples of their poetry are called tezkiretü’ş-şu‘arâ or “poets’ tezkires.” Over time, writing tezkires became a tradition in Turkish literature. Today, tezkires are considered the foundation of biographical genres.
One of the subjects of classical Turkish literature is humor. Instead of the term mizah (“humor”), the words latife, nükte, and fıkra are used today. In earlier cultural contexts, the terms mutâyebe, mutâyebât, and mülâtafe were used. Latifes are remarks that amuse and cheer people while also containing subtle meanings. Some works consist entirely of latifes, while in others they may occasionally be encountered. One type of work in which latifes can be found is the tezkire.
The most important work of Hüseyin Râmiz, written in the eighteenth century, is Âdab-ı Zurafâ. Hüseyin Râmiz’s tezkire is an important source for researchers studying Divan poetry, as it provides information about certain poets that is not found in the tezkires of Sâlim and Safâyî, and because the author composed it in his own distinctive style.
In his tezkire, Hüseyin Râmiz included latifes belonging to poets. Through these latifes, he enhanced the beauty of expression, enriched the biographical information, and made the tezkire more engaging. In this study, after briefly introducing Âdab-ı Zurafâ, the latifes identified in the tezkire are examined. The latifes are evaluated in terms of their subject matter.
Tezkire kelimesi; anmak, hatırlamak manasındaki zikr kökünden türemiştir. Divan şiiri geleneğinde şairlerin hayatlarından söz edip onların şiirlerinden örnekler veren eserlere tezkiretü’ş-şu’arâ veya şairler tezkiresi adı verilmiştir. Zaman içerisinde tezkire yazmak gelenek hâline gelmiştir. Tezkireler günümüzdeki biyografik türlerin temeli olarak düşünülmektedir.
Eski Türk edebiyatının konularından biri de mizahtır. Mizah kavramı yerine günümüzde latife, nükte, fıkra kelimesi kullanılır. Eski kültürümüzde ise mutâyebe, mutâyebât ve mülatafa kelimeleri kullanılmıştır. Latifeler insanları güldüren, neşelendiren aynı zamanda ince manalar içerir. Müstakil latifeleri içeren bulunduğu gibi, eserler içerisinde de bazen latifelere rastlamak mümkündür. Latifelere rastlayabileceğimiz eserlerden biri de tezkirelerdir.
XVIII. yüzyılda yazılmış, Hüseyin Râmiz’in en önemli eseri Âdab-ı Zurafâ’sıdır. Hüseyin Râmiz’in tezkiresi bazı şairler hakkında Sâlim ve Safâyî tezkirelerinde yer almayan bilgiler sunması, şairin tezkireyi kendine has üslup ile yazması sebebiyle divan şiiri üzerine çalışma yapan araştırmacılar için önemli bir kaynaktır.
Hüseyin Râmiz tezkire içerisinde şairlere ait latifelere yer vermiştir. Bu latifeler aracılığıyla sözü güzelleştirmiş, biyografik bilgiyi zenginleştirerek tezkireyi ilgi çekici hâle getirmiştir. Bu çalışmada; Âdab-ı Zurafâ hakkında kısaca bilgi verildikten sonra tezkirede tespit edilen şairlerle ilgili latifeler üzerinde durulmuştur.
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Edebiyat Sosyolojisi |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 9 Temmuz 2025 |
| Kabul Tarihi | 14 Aralık 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 18 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 4 Sayı: 1 |
CİHANSOBAD’ta yayınlanan tüm makaleler Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu lisans; yayınlanan tüm makaleleri, veri setlerini, grafik ve ekleri kaynak göstermek şartıyla veri madenciliği uygulamalarında, arama motorlarında, web sitelerinde, bloglarda ve diğer tüm platformlarda çoğaltma, paylaşma ve yayma hakkı tanır. Açık erişim disiplinler arası iletişimi kolaylaştıran, farklı disiplinlerin birbirleriyle çalışabilmesini teşvik eden bir yaklaşımdır.