In Türkiye, the COVID-19 pandemic and the February 6 Kahramanmaraş earthquakes occurred in quick
succession. These crises had a profound impact on society. The destructive nature of the climate crisis, whose negative consequences have been emphasized for many years, has become much more apparent in recent times. In the face of these crises, urban planning practices have largely remained ineffective. This situation has led to the questioning of the functionality of urban planning practices. Urban planning practices are the fundamental basis for healthy development in urban settlements, both physically and socially. The functionality of planning practices is essential for the healthy sustainability of urban life and social security. However, in the recent period, the functionality and effectiveness targeted from urban planning practices have not been achieved in the struggle against these crises in our country. This study aims to shed light on how planning practices in Türkiye appear in the face of social crises. In this context, the selected crises have been accepted as independent variables in the study. Urban planning practices have been considered as dependent variables.
The manner in which three important social crises unfolded and how these crises affected the urban space and daily life have been examined in relation to urban planning practices. As a country vulnerable to both natural and non-natural crises, the study emphasizes the need to re-evaluate the current planning policy to prevent the negative consequences arising from social crises.
Urban Planning Climate Change Social Crises and Local Politics
Türkiye’de ‘COVID-19 salgını’ ve ‘6 Şubat Kahramanmaraş depremleri’ neredeyse ardı
sıra yaşandı. Bu krizler, toplumu derinden etkiledi. Olumsuz sonuçları uzun yıllardan
bu yana vurgulana gelen ‘iklim krizi’nin yıkıcı yönü, son dönemlerde çok daha somut
biçimde gözlemlenmeye başlandı. Bu krizler karşısında kent planlama uygulamaları
ağırlıklı olarak işlevsiz/etkisiz kaldı. Bu durum kentsel planlama uygulamalarının işlevsellik
açısından sorgulanmasına neden oldu. Kent planlama uygulamaları, fiziksel
ve toplumsal anlamda kentsel yerleşmelerde sağlıklı gelişmenin temel dayanağıdır.
Planlama uygulamalarının işlevselliği kent yaşamının sağlıklı sürdürülebilirliği açısından
elzem ve toplumsal güvencedir. Ne var ki, yakın dönemde yaşanan bu krizler ve krizler
nedeniyle yürütülen mücadele, ülkemizde kentsel planlama uygulamalarından hedeflenen
işlevselliğin ve etkinliğin henüz arzulanan düzeyde olmadığını göstermektedir.
Bu çalışma, öncelikle Türkiye’deki planlama uygulamalarının toplumsal krizler karşısında
nasıl bir görünüm sergilediği konusuna açıklık kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu
bağlamda söz konusu seçili krizler, çalışmanın bağımsız birer değişkeni olarak kabul
edilmiştir. Kentsel planlama uygulamaları ise bağımlı değişken olarak ele alınmıştır.
Üç önemli toplumsal krizin gerçekleşme biçimi ile bu krizlerin kentsel mekânı ve gündelik
yaşamı nasıl ve ne yönde etkilediği konusu, kentsel planlama uygulamalarıyla
ilişkilendirilmek suretiyle irdelenmiştir. Çalışmada hem doğal hem de doğal olmayan
krizlere açık bir ülke olan Türkiye’de toplumsal krizler nedeniyle oluşan olumsuzlukların
önüne geçilebilmesi için mevcut planlama politikasının yeniden gözden geçirilmesi
gerektiği savı vurgulanmıştır.
Kentsel Planlama İklim Değişikliği Toplumsal Kriz ve Yerel Politika
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Çevre Yönetimi (Diğer) |
| Bölüm | Araştırma Makalesi |
| Yazarlar | |
| Gönderilme Tarihi | 20 Ağustos 2025 |
| Kabul Tarihi | 13 Ekim 2025 |
| Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: Akıllı Şehirler |