Mediation in labour disputes coming into force from the beginning of 2018 seems to have a permanent status in justice system. That mediation in labour disputes is a compulsory mechanism has been criticized from the perspective that labour law belongs to public sphere. The critics about the compulsory mediation in labour disputes depart from the argument that imperative provisions are bypassed, that the case law loses its function, and that the right to access to justice is blocked. From a political economy perspective, this paper is aiming at contributing these critics. It tries to approach to the compulsory mediation in labour disputes from another perspective by examining dominant political economy giving direction to judicial processes and by using the findings gathered in the field. By doing so, this paper reminds the class theory and argues that the compulsory mediation in labour disputes does not have the same meaning for employers and for employees
labour dispute compulsory mediation primitive accumulation of capital privatization of justice system manufacturing consent
2018 yılının ilk gününden başlayarak yürürlüğe giren iş uyuşmazlıklarında arabuluculuk, bugün alternatif mecrada yayılarak yerleşik yargısal bir konum işgal etmek üzeredir. İş uyuşmazlıklarında arabuluculuğun zorunlu dava şartı oluşu, iş hukukunun kamusal niteliği gereği ciddi itirazlara konu olmuş ve önemli tartışmaları tetiklemiştir. Nitekim zorunlu arabuluculuğa yöneltilen eleştiriler; ‘emredici kuralların bertaraf edileceği’, ‘içtihat hukukunun işlevsizleşeceği’ ve ‘adalete erişim hakkının engelleneceği’ yönünde ve çoğunlukla hukuki gerekçelere vurgu yapan bir eksen üzerinden şekillenmiştir. Bu çalışma, hukuki gerekçeler çerçevesinde yürütülen bu tartışmalara katkı olabileceği düşüncesiyle ve tartışmanın perspektifini genişletmek üzere ekonomi-politik bir pencere açmayı hedeflemiştir. Zira hukuki süreçlere de yön veren ekonomi-politik işleyiş izlenerek ve sahanın açıklayıcı bilgisine müracaat edilerek, zorunlu arabuluculuğun başka bir açıdan görünümü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Böylece işçi ile işveren açısından aynı anlama gelebilecek bir arabuluculuğun olanaksızlığı, sınıf kuramı hatırlatılarak, somut veriler aracılığıyla tartışılmıştır
İş uyuşmazlığı zorunlu arabuluculuk ilkel sermaye birikimi yargının özelleşmesi rıza üretimi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 2 Sayı: 69 |