Türkiye ekonomisi 2000’li yıllarda büyük bir yapısal dönüşüm yaşamış ve tarımın milli gelir ve istihdam içerisindeki payı hızlı bir biçimde düşmüştür. Bu süreçte proleterleşme artmış ve Türkiye giderek daha fazla bir ‘ücretliler toplumu’ haline gelmiştir. Ne var ki ekonominin ve özellikle sanayi sektörünün istihdam yaratma kapasitesi görece düşük kalmıştır. Bunun sonucu yüksek işsizlik oranları ve düşük işgücüne katılma oranları olarak karşımıza çıkmaktadır. Dış sermaye girişlerine bağımlı, borç artışına dayanan, inşaat odaklı bir büyüme modelinin hakim olduğu ve uygun istihdam ve sanayi politikalarının geliştiril e mediği bu dönemde istihdam ağırlıklı olarak üretkenliği düşük hizmetler sektöründe yoğunlaşmıştır. İşgücü piyasalarının temel özellikleri olarak işsizlik oranlarının yüksek olması, yedek işgücü ordusunun genişliği ile sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi oranlarının oldukça düşük olması öne çıkmıştır. Aynı zamanda işgücü piyasaları giderek güvencesizleştirilerek taşeronlaşma ve esnek istihdam biçimleri yaygınlaştırılmaya çalışmıştır. Bu dönemde yine de reel ücretlerde belirli bir yükselme gözlemlense de bu, verimlik artışının ve dolayısıyla GSYH artışının gerisinde kalmıştır
Emek piyasaları istihdam işsizlik ücretler Structural change and labor in the 2000s
The Turkish economy went through a structural change in the 2000s and the share of agriculture within national income as well as employment steadily declined. Through this process proletarianization increased and Turkey became more and more a society of wage-workers. However, the employment generation capacity of the economy and especially the industrial sector remained relatively low. As a result unemployment rate increased and labor force participation rate declined. In this period a capital-inflow dependent, debt-led, construction centered growth model became the dominant model and employment and industrialization policies lacked, and hence employment increased in the low-productivity service jobs. High unemployment, large reserve army of labor and low unionization and collective bargaining coverage characterized the labor markets. At the same time, attempts at increasing subcontracting and increasing flexibilty in labor markets led to less secure forms of employment. Still, there is a limited increase in real wages, but this increase lags behind productivity increases and hence the real GDP increase
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 1 Sayı: 60 |