Ṣaḥîfe, Arap toplumunda Cahiliye döneminden itibaren bilinen ve yaygın olarak kullanılan bir kavramdır. Müslümanlar açısından Mekke döneminde vahiy dışında ṣaḥîfe kullanma ihtiyacı olmadığı söylenebilir. Ancak bu durum Medine’de bir şehir devleti tesis edilmesiyle büyük bir ivme kazanmış; Hz. Peygamber, kâtiplerine bu bağlamda dinî, siyasi, idarî, diplomatik, sosyal ve ekonomik hayata dair çok sayıda yazı yazdırmıştır. Sahâbe neslinin, bunlardan bağımsız olarak Hz. Peygamber’in sağlığında ya da vefatı sonrasında onun gazveleri, seriyyeleri ve genel anlamda sîretine yönelik notlar tuttuğu bilinmektedir. Bazı sahâbîler kayda alma noktasında talebe ve kölelerinden istifade etmişlerdir. Bazen de tâbiîn kuşağından bir talebe, bir ya da daha fazla sahâbîden dinlediği rivayetleri kaydetmiş; böylece ilgili sahâbînin ilmî birikimini birebir yansıtan bir ṣaḥîfe ortaya koymuştur. Ṣaḥîfelerin bazılarında iman, ahlak, fıkıh ve fıkhın ibadetler dışında kalan kısmı gibi çeşitli konuların ele alındığı, bazı ṣaḥîfelerde ise meġāzî gibi belli bir konu üzerinde yoğunlaşıldığı görülmektedir. Çoğu ṣaḥîfede ana tema olarak meġāzîye ağırlık verilmesi ise Medine döneminde gerçekleşen yoğun askerî faaliyetlerin bir yansıması ve Eyyâmü’l-Arab anlatımı geleneğinin İslâm toplumundaki iz düşümü olarak değerlendirilebilir. Ṣaḥîfelerden mülhem rivayetlerin hadis mecmualarında Kitâbü’l-Meġāzî başlığı altında toplanmasını da aynı bağlamda düşünmek mümkündür. Birbirinden bağımsız kişilerin tuttukları notlar olan ṣaḥîfeler, bir sistematik ve kronolojiden yoksun oldukları için sadece bunlara dayanılarak bir siyer inşası mümkün olmamıştır. Bununla birlikte belge niteliği taşımaları ve genel hatlarıyla bir usul üzere rivayet edilmeleri sebebiyle ilk siyer eserlerine birincil derecede kaynaklık ettikleri bir gerçektir. Sahâbe ṣaḥîfeleri kendilerinden sonra çocuklarına ve torunlarına tevarüs etmiştir. Bu yeni nesil, bu yazılı malzemeyi halihazırda hayatta olan sahâbîler ve Medine halkından aldıkları bilgilerle geliştirmiştir. Yine onların, ṣaḥîfelerde geçen rivayetleri aile ve yakın çevreleri ile tâbiîn kuşağı ilim meraklılarına tedris ettikleri bilinmektedir. Ṣaḥîfeler orijinal haliyle günümüze kadar ulaşamamışsa da miras bırakıldıkları sahâbe çocukları, torunları ve ilim ehli vasıtasıyla süreç içerisinde meşhur hadis mecmualarında yer almışlar ve meġāzî başta olmak üzere çeşitli başlıklar altında okuyucunun istifadesine sunulmuşlardır. Ṣaḥîfeler, kendilerinden istifade ettiği anlaşılan Ebân b. Osman’ın güvendiği kimselere tashih ettirdiği siyere dair notları ile küçük hacimli bir kitapçık (risale) boyutu kazanmış; sahâbeden doğrudan rivayette bulunan ‘Urve b. ez-Zübeyr’in ve birçok ṣaḥîfeden faydalanan Zührî’nin günümüze ulaşamayan meġāzîleri ile telif bir eser vücuda getirecek boyutlara ulaşmıştır. Bilinen ilk siyer eserlerinde yer alan hacimli ṣaḥîfelere ve daha küçük çaplı olanlarına araştırmada yer yer işaret edilmiştir. Çalışma, siyer ilmi açısından ṣaḥîfelerin oluşum süreci ve mahiyeti ile sınırlandırılmıştır. Birinci el kaynak değeri taşıyan ve çoğu hadis mecmualarında yer alan bu yazılı malzemelerin, ilk dönem siyer eserlerine kaynaklık etme ve siyer ilminin teşekkülü noktasındaki katkıları ise bundan sonra yapılacak akademik çalışmalarla ortaya konulabilir.
Abstract: The generation of companions who played a key part in writing the revelation continued this responsibility in maintaining the Sunnah and translating it to some extent. Since the Sunnah is the secondary source of religion, this activity of theirs is of great importance. In this regard, the fact that some of the companions documented the Sunnah when the Prophet was still alive or after his death yielded favorable outcomes in terms of Sirah science, which attempts to properly transmit his life from birth to death. In the research, the location of the written material, which was penned by the companions and identified as “codex” or “kitāb”, in the formation process of the science of Sirah will be tried to be revealed. Because the codexes, which include the majority of the narrations relating to the ghazwa and seriyyas, are among the most important sources used by Tabi'un era Sirah scholars. In the research, the principal sources of Sirah and Islamic History were taken as a basis, recent literature was scanned and academic works on the subject were benefited from. It is seen that the offspring of the companions developed the codex, who inherited from their dads or grandfathers, with the narrations they received from third parties. This is why the research briefly mentions these important contributions they made.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 12 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.