The Islamic thought has experienced many ruptures in history. One of them is the Mihna period. The main argument of the mihna period, which started during the reign of the Abbasid Khalifa Me'mun, was the issue of the khalq al-Qur'an. The leading figures of the period were dictated to accept the idea that the Qur'an was created. Those who took an opposing stance were oppressed and tortured. In this period, people like Ahmed b. Hanbal, who did not bow to oppresion, were made heroic by the people. This time, the reverse Mihna period started and those who spoke about the people of the Qur'an were criticized. Many of the muhaddith considered the approach to the issue of the khalq al-Qur'an as a bid'ah. This situation has created a field of criticism for people and segments who do not like each other. For this reason, unfair perceptions have been created about some people and their authorities in the society have been targeted with unfounded claims. Therefore, it is important to consider the approaches of Islamic scholars or sects to the subject objectively and to evaluate them in this context. In this study, the approaches of Dâwûd az-Zâhirî (d. 270/884), the founder of the Zâhirî sect, who were negatively affected by the situation in question, and other Zâhirî scholars to 'khalq al-Qur'an' were examined. In addition to the perception made about them, it is aimed to determine the accuracy of the discourses attributed to them. In this context, first of all, the views attributed to them are (i) The Qur'an in our hands, which consists of paper and ink, is not created, whereas the Qur'an in the preserved tablet is not created. (ii) The Qur'an is muhdes (created). (iii) The Qur'an is muhdes, and it is a creature in terms of its pronunciation. (iv) When the Qur'an is recited, the pronunciation that occurs as a result of the movements made by the servant to extract the letters has been classified as creature. These discourses attributed to them were compared with the information found in the works of Zâhirî scholars and it was determined whether they were consistent or not. As a result of the researches, Dâwûd az-Zâhirî, who was in Nishapur during the years when the mihna process continued, expressed some discourses about the creation of the Qur'an; however, with the end of the mihna, it was concluded that he gave up his discourses in question. Ibn Abi Asim (d. 287/900), Ibn Niftawayh (d. 323/935), Ibn Hazm (d. 456/1064), and Ibn al-Kaysarani (d. 507/1113), who are among the apparent scholars, have openly stated that the Qur'an is not a creature and they also blaspheme those who claim otherwise. In addition, it has been observed that the perception made independently of the correctness or falsity of the discourses attributed to them negatively affects the Zâhirî scholars in many ways. For example, it is because of this that Zâhirî scholars who are exposed to such perceptions lose value both in the eyes of the public and in the scientific assemblies.
İslam düşünce geleneği, tarih boyunca birçok kırılma dönemi yaşamıştır. Bu kırılmalardan biri de mihne sürecidir. Mihne süreci Abbasî Halifesi Me’mun döneminde başlamıştır. Bu sürecin temel argümanı ise iktidarı ve ataları için sorun teşkil etmeyecek basit fakat etkili bir mesele olan Kur’an’ın yaratılmışlığı mevzusu tercih edilmiştir. Halife Me’mun, yaratılmış Kur’an doktrini öğretisinin kendi otoritesini güçlendireceğini ve dogmatik ulemanın bu sayede toplumsal zeminini kaybedeceğini biliyordu. Bu nedenle dönemin önde gelen şahsiyetlerine devlet eliyle Kur’an’ın mahlûk olduğu düşüncesi dikte edilmiştir. Baskılara boyun eğmeyen Ahmed b. Hanbel gibi âlimler sürecin sona ermesiyle halk tarafından kahramanlaştırılmıştır. Bu defa karşıt mihne süreci başlamış ve halku’l-Kur’an’a dair söylemlerde bulunanlar tenkit edilmiştir. Hatta daha da ileri gidilerek tekfir edildikleri de görülmüştür. Buna bağlı olarak muhaddislerden birçoğu halku’l-Kur’an meselesine dair görüş beyan etmeyi dahi bid’at olarak telakki etmiştir. Bu durum birbirlerinden haz etmeyen kişi ve kesimler için bir tenkit sahası oluşturmuştur. Bu nedenle bazı kimseler hakkında haksız algılar oluşturulmuş ve asılsız iddialarla toplumdaki otoriteleri hedef alınmıştır. Dolayısıyla İslâm âlimlerinin veya mezheplerinin mevzuya yaklaşımlarını objektif olarak ele almak ve bu bağlamda değerlendirmeye tabi tutmak önem arz etmektedir. Bu çalışmada söz konusu durumdan olumsuz etkilenen Zâhirî mezhebin kurucusu Dâvûd b. Ali ez-Zâhirî (öl. 270/884) ve diğer Zâhirî âlimlerin halku’l-Kur’an’a ilişkin yaklaşımları incelenmiştir. Onlara dair yapılan algının yanı sıra kendilerine nispet edilen söylemlerin doğruluğunun tespiti amaçlanmıştır. Bu bağlamda öncelikle kendilerine nispet edilen görüşler (ı) Kâğıttan ve mürekkepten oluşan elimizdeki Kur’an mahlûk, levh-i mahfuzdaki Kur’an ise mahlûk değildir. (ıı) Kur’an muhdestir. (ııı) Kur’an muhdestir, telaffuzu itibari ile de mahlûktur. (ıv) Kur’an tilavet edildiğinde kulun harfleri çıkarmak için yaptığı hareketler neticesinde oluşan telaffuz mahlûktur şeklinde tasnif edilmiştir. Kendilerine atfedilen bu söylemler Zâhirî âlimlerin eserlerinde bulunan bilgilerle mukayese edilerek tutarlı olup olmadıkları tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalar neticesinde mihne sürecinin devam ettiği yıllarda Nâşâbur’da bulunan Dâvûd ez-Zâhirî’nin Kur’an’ın yaratılmışlığına dair bazı söylemleri dile getirdiği; ancak mihnenin sona ermesiyle söz konusu söylemlerinden vazgeçtiği kanaati oluşmuştur. Zâhirî âlimlerden İbn Ebî Âsım (öl. 287/900), İbn Niftaveyh (öl. 323/935), İbn Hazm (öl. 456/1064) ve İbnü’l-Kayserânî’nin (öl. 507/1113) ise Kur’an’ın mahlûk olmadığını açık bir şekilde dile getirdikleri ve aksini iddia edenleri de tekfir ettikleri görülmüştür. Bunun yanı sıra kendilerine atfedilen söylemlerin doğruluğundan veya yanlışlığından bağımsız olarak yapılan algının Zâhirî âlimlerine birçok yönden olumsuz etkilediği de görülmüştür. Söz gelimi bu tür algılara maruz kalan Zâhirî âlimlerin hem halk nezdinde hem de ilim meclislerinde değer kaybetmelerdir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hadis |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 18 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.