Öz: Tecvide dair ilk manzûm
eserin Ebû Müzâhim Mûsâ b. Ubeydullâh el-Hâkānî’ye (ö. 325/937) ait olduğu bilinmektedir. Sonrasında kıraat alanında
otorite olan ve Mukaddime adlı manzûmenin müellifi İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429) karşımıza çıkmaktadır. İbnü’l-Cezerî sonrasında ise özellikle Arap coğrafyasında Kur’ân eğitiminde yaygın olarak okutulan Süleyman el-Cemzûrî’nin
(d. 1160/ö.?) Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûm eserini görmekteyiz. Bu makale Hicrî
XII. asırda yazılıp günümüzde de önemini koruyan ve Kur’ân eğitimine ilişkin Arap
âleminde özellikle mübtedîlere yönelik okutulan hatta ezberletilen Cemzûrî’nin
tecvide dair Tuhfetü’l-Eṭfâl adlı manzûmesini konu edinmektedir. Bu çalışma söz konusu manzûmeyi ve yine eserin müellifi
tarafından manzûmeye yapılan Fethu’l-Aḳfâl adlı şerh
üzerinden incelemeyi amaçlamaktadır.
Özet: Tecvid ilminin konusunu meydana getiren
harflerle bunların mahreç ve sıfatları hususu Arap dilcileri ile kıraat
âlimleri tarafından araştırma ve inceleme konusu edilmiştir. Buna bağlı
olarak tecvid müstakil bir ilim haline gelmeden önce bazı tecvid konuları
Arapça dilbilgisi ve kıraat kitaplarında yerini almıştır.
Tecvidin müstakil bir ilim haline gelmesi Hicrî III. yüzyılın yarısı ile IV.
yüzyılın ilk yarısında yaşayan âlimlerin yazdığı eserlerle gerçekleşmiştir. Tecvid alanında telif edilen eserlere
bakıldığında bunların bir kısmının nesir bir
kısmının da manzûm olduğu
görülmektedir. Bu eserlerin manzûm olarak kaleme alınmasında, alana dair
bilgilerin öğrenci
tarafından kolay bir şekilde
öğrenilmesi ve hatta hıfzedilebilmesinin
önemli rolü vardır.
Tarihte ilk tecvid çalışması Ebû Müzâhim Mûsâ b. Ubeydillâh
el-Hâkānî’ye (ö. 325/937) ait olan Kaside-i
Hâkānî
adıyla bilinen manzum bir çalışmadır.
Yine kıraat eğitiminde
talebelerin okumakta olduğu,
kıraat alanında otorite olan İbnü’l-Cezerî’ye
(ö. 833/1429) ait Mukaddime adlı çalışma da manzûm bir tecviddir. Bu çalışmaların
devamı mahiyetinde, hicrî on ikinci yüzyılda telif edilen ve günümüzde de Arap
ülkelerinde oldukça yaygın olarak okutulan Cemzûrî’nin Tuhfetü’l-Eṭfâl
adlı çalışması önem arzetmektedir. Bu makalede
Tuhfetü’l-Eṭfâl
adlı manzûme, öncelikle müellifin kendi şerhi
olan Fethu’l-Aḳfâl adlı
eser üzerinden incelemeye alınacak, eserin alanındaki yeri, önemi ve çalışmayı diğerlerinden
farklı kılan özellikler tespit edilmeye çalışılacaktır.
Hayatı hakkında kaynaklarda fazla
bilgiye rastlanmayan Cemzûrî, Mısır’ın Tanta ilinden yaklaşık dört mil mesafede bulunan Cemzûr’da
1160 yılında doğmuştur. Cemzûrî’nin vefat tarihi tam
olarak bilinmemektedir. Ancak Tuhfetü’l-Eṭfâl’in
telif edildiği
tarih (ferağ
kaydı) Hicrî 1198 senesine bakarak bu tarihten sonra vefat ettiği kanaatine varmak mümkündür. Şafii mezhebine mensup olan
Cemzûrî’nin kendisinden ilim aldığı
birçok hocası olmuştur.
Bunlardan en meşhur
olanı ki, Tanta’da binlerce büyük âlimden kıraat ve tecvid ilmi tahsil etmiş olan –manzûmesinde de zikrettiği üzere- Ali b. Ahmed el-Mîhî’dir.
Cemzûrî’nin günümüze kadar gelen ve
kaynak kabul edilen eserlerinden bazıları şunlardır:
Makalede ele alınacak olan Tuhfetü’l-Eṭfâl
adlı manzûm eserin ilk baskısı Matbaatü Şeref
tarafından 1308’de Mısır’da yapılmıştır.
Eser mukaddime ve hatime kısmıyla birlikte 10 bâb ve toplam 61 beyitten oluşmaktadır.
Süleyman el-Cemzurî’ye ait bu manzum
esere ilişkin değerlendirmelerimiz özetle şunlardır:
Beş beyitten oluşan
mukaddime kısmında hamdele ve salvele ifade edildikten sonra manzûmenin hangi
konuları ihtiva ettiğine
dair muhtasar ifadelere işaret
edilmiştir. Manzumede ele alınan konular sırasıyla
tenvin veya sakin nûn, sakin mîmin durumları, “eliflâm” ve “lâmü’l-fi’l”, idğamı misleyn, idğamı mütecaniseyn, idğamı mütekaribeyn ve med çeşitleri ve hükümleridir. Diğer taraftan manzûmede harflerin
mahrec veya sıfatlarına yer verilmediği
görülmektedir. Bu durumu bir anlamda çalışmanın
mübtedîlere yani Kur’an eğitimine
yeni başlayanlara yönelik olduğu ve buna bağlı olarak da tecvid konularının
muhtasar bir şekilde
verilmesinin amaçlandığı
şeklinde ifade etmek mümkündür. Tecvide
dair yazılan eserlerde ekseriyetle mukaddem olan konular tecvidin tarifi,
önemi, Kur’ân okumanın fazileti veya harflerin mahreç ve sıfatları gibi
hususlar olmuştur.
Bu sıralamanın manzûmenin başında
müellifin özellikle adını andığı
hocasından aldığı
sistematiğe göre olması da kuvvetle
muhtemeldir.
Tuhfetü’l-Eṭfâl
adlı manzûmenin Arap dünyasında Kur’ân tedrisatına yeni başlayanlar için vazgeçilmez bir çalışma olduğunu görmekteyiz. Yine bu bağlamda çalışma, kimi şerhlerde de ifade edildiği üzere kıraat ve tecvide dair telif
edilen, sened ve icazetle okutulan hatta ezberlenen manzum eserler silsilesinde
yerini almış
birkaç çalışmadan
biri olması yönüyle de önem arzetmektedir. Söz konusu manzum çalışmalar sırasıyla eş-Şâtıbiyye,
Tayyibetü’n-Neşr, Mukaddime-i
Cezerî
ve Tuhfetü’l-Etfâl’dır.
Bu bağlamda dikkatimizi çeken bir husus da
şudur ki, Tuhfetü’l-eṭfâl
şerhlerinin bir kısmı yine kıraat
tedrisatında daha ziyade ileri seviyede olanlar için okutulan Mukaddime-i
Cezerî
ile birlikte ele alınmıştır.
Bu durum her iki manzumenin de Kur’ân tedrisatında ne denli önemli olduğunu açıkça göstermektedir.
Manzûmede konuların ele
alınışında muhtasar-müfid bir
anlatım ve kolay anlaşılır bir dil kullanıldığı görülmektedir. Bu da manzûmenin kolayca ezberlenmesine olanak sağlamaktadır. Bunun neticesi olarak manzûme, Arap coğrafyasında yaygın olarak okutulmakta ve ezberletilmektedir. Çalışmanın dil, üslup ve manzûm eserdeki uyumu ifade eden kafiye [seci’]
açısından da başarılı olduğunu söylemekte yarar vardır. Bu durum manzûmeye fonetik açıdan da ayrı
bir güzellik katmaktadır. Netice olarak Tuhfetü’l-eṭfâl adlı
tecvide dair kaleme alınmış bu manzûme, tecvid
konularını hepsini olmasa da önemli bir kısmını muhtasar bir şekilde ele alması ve kolayca telaffuz edilebilen nazmıyla manzum tecvid
geleneğinde önemli yeri olan bir
çalışmadır.
Abstract: The first known work on tajwīd is written
by Abu Muhammad Musa b. Ubeydillâh al-Khaqani (d. 325/937). Afterwards, the
distinct authority in Qur’an recitation Ibn al-Jazarī (d. 833/1429) emerged
with his work al-Muqaddimah. After Ibn al-Jazarī, we see the poetic work
called Tuḥfat al-Aṭfâl by Sulaymān
al-Jamzūrī (d. ?) which is widely studied for Qur’anic education (tajwīd)
especially in the Arabian geography. This article deals with Tuḥfat al-Aṭfâl, a work
despite authored in the 12th century, still holds its importance
today. It was a poetical textbook regarding the education of the Qur’an in the
Arab world and was memorized by students. The aim of this study is to examine
this poetical text and also the commentary (Fath al-Aqfal) written by
the author himself.
Summary: Arabic letters as well as their articulation-places and
features have been explored and examined by the Arab philologists and the
scholars of the Qirāah. In consequence, before the tajwīd evolved
into an independent Qur’ānic discipline, some topics of the
tajwīd had taken
their place in the literature of Arabic grammar and the Qirāah. The tajwīd evolved
into an independent Qur’ānic discipline through the works
composed by the Qur’ānic scholars who lived in the
second half of the third century and the first half of the fourth century after
Hijrah. A cursory glance at the tajwīd
literature shows that some of these books were written in verse. The fact that
the literature in verse helped the students study and even memorize the
subjects of the tajwīd played an
important role in composing such works in verse in the field.
The earliest work produced in the field of the tajwīd is an
in-verse book known as al-Qaṣidah al- Khāqāniyyah by Abū Muzāḥim Mūsā bin
‘Ubaydillāh al-Khāqānī (d.
325/937). Again, al-Muqaddimah,
which was composed by one of the most authoritative scholars of the Qirāah, Ibn
al-Jazarī (d. 833/1429), and has been one
of the most frequently studied textbooks by the students of the tajwīd, is also
a tajwīd textbook
written in verse. As a continuation of such works, al-al-Jamzūrī’s Tuḥfat al-Aṭfāl, which
was composed in the twelveth century after Hijrah and has been one of the most
studied texts by the students in the Arab countries in modern times, is also
important. This article is intended to examine the Tuḥfat al-Aṭfāl through
the Fatḥ al-Aqfāl, a work
that al-Jamzūrī himself
composed as a commentary upon the former, investigating the significance and
distinguishing features of the work.
We do not have much biographical information about
al-Jamzūrī, who was
born in 1160 after Hijrah in Jamzūr, a town located four miles away
from Ṭanṭa, Egypt.
The exact date of his death is not known. However, in consideration of the Tuḥfat al-Aṭfāl’s date of
composition 1198 after Hijrah, one can say that he passed away after that time.
As a follower of the Shāfi‘ī school,
al-Jamzūrī studied
with a number of scholars, the most famous of whom is ‘Alī bin Aḥmad al-Mīhī, whose
mention occurs in the Tuḥfat al-Aṭfāl. This
scolar in turn studied with thousands of great scholars in Ṭanṭa.
The following are some of al-Jamzūrī’s works
which have come down to us and have been considered one of reference books in
the field:
The first printed edition of the Tuḥfat al-Aṭfāl was done
by Maṭba‘at al-Sharaf
in 1308 after Hijra, in Egypt. The work, including its prologue and epilogue,
consists of 10 chapters and 61 verses in totality.
Our considerations about this work in verse by Sulaymān al-Jamzūrī are as
the following:
After saying the praise of God (ḥamdalah) and
evoking mercy and peace upon the Prophet Muḥammad (ṣalwalah) in the
epilogue, the book speaks briefly of its contents, which are in order: al-tanwīn or al-nūn al-sākinah, the
states of al-mīm al-sākinah, “aliflām” and “lām al-fi‘l”, idghām
al-mithlayn, idghām al-mutajānisayn, idghām al-mutaqāribayn, types
and rulings of al-madd. On the other hand, the book does not include a
discussion of the articulation-places and features of the letters. One may
explain this as because the book targets as its readers the new beginner
students of the Qur’ān and thus aims at providing a
brief explanation of the tajwīd topics.
The tajwīd
literature gives priority to such topics as the definiton and importance of the
tajwīd, merits
of the recitation of the Qur’ān, and the articulation-places and
features of the letters. This order is most likely to be formed in accordance
with the systematic he took from his teacher whom he mentions at the beginning
of the prologue.
One may observe that the Tuḥfat al-Aṭfāl is an
essential textbook for the new beginners of the Qur’ān studies
in the contemporary Arab world. Again in this context, this book is important
in that it is one of the books written in verse that have been studied and
memorized with certification and authorization by the students of the Tajwīd and the Qirāah. Of
similar books in verse, one can mention in order al-Shāṭibiyyah, Ṭayyibat
al-Nashr, Muqaddimat al-Jazarī, and Tuḥfat al-Aṭfāl. What is
interesting in this context is the fact that some of the commentaries on the Tuḥfat al-Aṭfāl are
considered together with the Muqaddimat al-Jazarī, which
has been studied more by the advanced students of the Qirāah. This
shows the fact that both works in verse are quite important in the education of
the Qur’ān.
One can say that the Tuḥfat al-Aṭfāl adopts a
brief, clear and easy-going style in explaning the topics, a fact which
contributed to the easily memorization of the text. As a result, this text is
widely studied and memorized in the Arab countries. One should state that the
work is successful in terms of language, style and rhyme. This adds a
phonetical beauty to the work. In conclusion, this is an important work in the
in-verse literature of the tajwīd in that
it briefly and clearly discusses an important part, if not all, of the subjects
of the tajwīd.
Konular | Din Araştırmaları |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 6 Nisan 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.