Eş‘arîlik, ortaya çıktığı ilk günlerden itibaren Hanbelîlik ile yakın bir ilişki içerisinde olmuştur. Ancak dinsel meselelere onlardan farklı şekilde yaklaşması, sık sık onlarla karşı karşıya gelmesine yol açmıştır. Üstelik bu karşılaşmalar, sadece kelâmî tartışmalarla da sınırlı kalmamış, zaman zaman ölümlere yol açan toplumsal çatışmalara dönüşmüştür. Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki ilk kitlesel olaylar 429/1038 yılında Bağdat’ta meydana gelmiştir. Sonraki dönemlerde devam eden çatışmalar, özellikle Nizâmülmülk’ün vezir olmasıyla zirveye ulaşmıştır. Çatışmaların görünür sebebi, iki mezhep arasındaki kelâmî ihtilaflardır. Ne var ki, Eş‘arîliğin yükselişinin genellikle Hanbelîlik aleyhine bir seyir izlemesi, toplumsal hayattaki çatışmaların en önemli sebebidir. Eş‘arî düşüncenin dönemin önde gelen yöneticileri tarafından desteklenmesi ve bu desteğin etkisiyle bazı Eş‘arî vaizlerin Hanbelîler hakkında teşbih ve benzeri ithamlarda bulunması da çatışmalara yol açan etkenler arasında yer almaktadır. Ancak herhangi bir itham söz konusu olmadığı durumlarda bile her iki mezhep mensuplarının da inançlarıyla ilgili eleştirilere şiddet ile karşılık verdiği olmuştur. Bu da mezhep taassubunun çatışmaların arkasındaki en önemli sebep olduğunu göstermektedir.
Özet: Eş‘arîlik, Ebu’l-Hasan el-Eş‘arî’nin fikirleri etrafında teşekkül eden mezhebin adıdır. Eş‘arî ve mezhebi, genel düşünce sistemi itibariyle Küllâbîliğin devamı mahiyetindedir. Ancak IV. (X.) asrın sonlarından itibaren Küllâbîliğin yerini almış ve bağımsız bir mezhep olarak anılmaya başlanmıştır. Daha çok Irak, Horasan, Şam, Mağrip ve Yemen bölgesindeki Şâfiî ve Mâlikîler arasında yayılmıştır. V. (XI.) asrın son çeyreğine gelindiğinde ise söz konusu coğrafyada, Şâfiî ve Mâlikîler’in çoğunun ortak itikâdî mezhebi haline gelmiştir. Bakıllânî (403/1013), İbn Fûrek (ö. 406/1015) ve Ebû İshak el-İsferâyinî’nin (ö. 418/1027) gayretleri, bu dönemde Eş‘arîliğin yükselişinde önemli rol oynamıştır. İlerleyen yıllarda ise Selçuklu veziri Nizâmülmülk’ün (ö. 485/1092) Eş‘arîliğe olan katkısı, gerçekten çok büyüktür. Onun kurduğu Nizâmiye Medreseleri, Eş‘arîlerin Horasan’da Hanefîler, Bağdat’ta ise Hanbelîler karşısında güçlenmesini sağladı. Temel misyonu Şiî düşüncenin nüfuz sahasını sınırlamak olan Nizâmiye Medreseleri, bizzat Nizâmülmülk tarafından Şâfiî ulemaya vakfedilmiştir. Medreselerin vakfiyesinde yer alan Şâfiîler’e aidiyet şartı, Şâfiîler ve zaman içerisinde Şâfiîler’in büyük bir kısmının itikâdî mezhebi haline gelen Eş‘arîler açısından önemli birtakım avantajlar sağlamıştır. Mısır, Şam ve Yemen bölgelerine gelince, Eyyûbîler bu bölgelerde Eş‘arîler’e çok önemli destekler sunmuştur. Onlar, yaklaşık iki asır süren iktidarları süresince, Eş‘arîliğin güçlenmesi için çalışmışlar ve devletin kurucusu Selahaddin Eyyûbî’den (ö. 589/1193) itibaren uzun bir süre bunu bir devlet politikası olarak yürütmüşlerdir.
Eş‘arîliğin bu hızlı yükselişi, mihne sürecinden sonra Ashâbu’l-Hadis’in en önemli temsilcisi konumuna yükselen Hanbelîler Hanbeliler ile olan ilişkilerinin gergin bir seyir izlemesine yol açmıştır. Bu gergin ilişkilerin ilk muhatapları, hiç kuşkusuz, Küllâbî âlimler olmuştur. Hicrî dördüncü asrın başlarında ise Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî, Küllâbîler’e yönelik Hanbelî tepkinin doğal vârisi olmuştur. O, en başta “Kur’an lafızlarının mahluk olduğu” yönündeki farklı yaklaşımı nedeniyle Hanbelîler ile karşı karşıya gelmiş ve bazı saldırılara maruz kalmıştır. İmam Eş‘arî’ye yönelik Hanbelî tepkiler, vefatından sonra da devam etmiştir. O, 324/935 yılında Bağdat'ta vefat ettiğinde kabrinin Hanbelîlerce tahrip edilmesinden endişe edildiği için gizlice defnedilmiştir. Bunun yanında defnedildikten sonra kabri, birtakım Hanbelîlerce birkaç defa tahrip edilmiştir.
Eş‘arî’den sonra Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki ilk toplumsal olaylar, onun vefatından yaklaşık yarım asır sonra, Batı Horasan’ın önemli ilim merkezlerinden İsfehan’da meydana gelmiştir. Hanbelî âlim İbn Mende (ö. 395/1005) ile Eş‘arî âlim Ebû Nu‘aym el-İsfehânî (ö. 430/1038) arasında “Kur’an lafızlarının mahluk olup olmadığı” meselesi etrafında başlayan tartışma, taraftarları arasında uzun süren olayların yaşanmasına yol açmıştır. Ebû Nu‘aym, bazı saldırılardan canını zor kurtarmıştır. Bu yüzden de İsfehan’ı terk etmek zorunda kalmıştır.
Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki gergin ilişkiler, V. (XI.) asırda zirveye ulaştı. Bu yüzyıl boyunca bilhassa Bağdat’ta çok sayıda olay meydana geldi. Haberî sıfatların tevili konusundaki tartışma, iki taraf arasında zaman zaman çatışmaya dönüştü. Eş‘arî âlimler, Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ’nın (ö. 458/1066) İbṭâlu te’vîli’s-ṣıfât adlı eserini delil göstererek Hanbelîler’i teşbih (Allah’ın insanlara benzerliği) ve tecsîm (Allah’ın insan biçiminde tasavvur edilmesi) fikrini savunmakla itham ettiler. Abbâsî halifeleri de bu tartışmada genelde Hanbelîler’in yanında yer aldılar. Örneğin Kāim Biemrillah, Kādirî İtikâdı diye bilinen meşhur bildiriyi 433/1042 yılında tekrar yayınladığında, haberî sıfatlar konusunda Hanbelî yaklaşımın kabul edilmemesinin küfür sebebi sayılacağını ilan etti. Çeşitli mezheplere mensup âlimlerinin bulunduğu bir ortamda okunan bildiri, enteresan bir şekilde ilk önce Eş‘arî âlim Ebü’l-Hasan Ali b. Ömer el-Kazvînî’ye (ö. 442/1051) imzalattırılmıştır. Halbuki Kazvînî, 429/1038 yılında, İbṭâlu te’vîli’s-ṣıfât hakkında sert eleştirilerde bulunmuş ve bu yüzden bazı olaylar çıkmıştı. Bu durum, bildirinin öncelikle ona cevap mahiyetinde olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki gergin ilişkilerin kurbanı, 451/1059 yılına gelindiğinde Eş‘arî âlim Hatîb el-Bağdâdî (ö. 463/1071) olmuştur. O, vezir İbnü’l-Müslime’nin desteğiyle Mansûr Camii’nde hadis dersleri veriyordu. Ancak vezirin vefatından sonra Târîḫu Bağdād isimli eserindeki birtakım ifadeler nedeniyle Hanbelîler’in tacizlerine maruz kaldı. Öyle ki hayatından endişe etmeye başladı. Bu yüzden de 451/1059 yılında Bağdat’ı terk edip Dımeşk’e gitmek zorunda kaldı.
Eş‘arîler ile Hanbelîler arasındaki gergin ilişkiler, özellikle Nizâmülmülk’ün Selçuklu veziri olduğu dönemde zirveye ulaşmıştır. Hatta bu dönemde ölümle neticelenen bazı olaylar bile olmuştur. Mesela 469/1076 yılında başlayan ve yıllarca devam eden olaylarda Hanbelîler, kendilerini telbih ve tecsimle suçlayan Eş‘arî âlim Ebû Nasr b. Abdulkerim el-Kuşeyrî’ye (ö. 514/1120) saldırmış ve çıkan olaylarda yaklaşık yirmi kişi ölmüştür. Eş‘arî düşüncenin Nizâmülmülk’ün desteğiyle her geçen gün güçlenmesi ve bu desteğe güvenen bazı Eş‘arîler’in birtakım tacizkâr söylemleri, bu dönemdeki olayların temel sebepleri arasında zikredilebilir.
Nizâmülmülk’ün 485/1092’de vefatından sonra, Eş‘arîler ile Hanbelîler arasında uzun bir süre ciddi bir hadise yaşanmamıştır. Ancak VI. (XII.) asrın ortalarına gelindiğinde ilişkiler, Eyyûbîler’in idaresi altındaki Mısır, Şam ve Yemen bölgelerinde yeniden gergin bir hâl almaya başlamıştır. Bunun yanında Merv gibi birtakım Horasan şehirlerinde de bazı olaylar meydana gelmiştir. Ancak yaşanan gerginlikler, geçmişteki bazı olayların aksine hiçbir zaman kitlesel bir hâl almamış, sadece bazı âlimlerin birtakım sıkıntılar yaşamasıyla sınırlı kalmıştır. Üstelik baskı altında tutulan ve mağdur edilen kişiler, geçmiş dönemlerin aksine çoğunlukla Hanbelî âlimler olmuştur. Bu dönemden sonra ise iki mezhep arasında kaynaklara geçen ciddi bir olay yaşanmamıştır. Dolayısıyla iki mezhep arasındaki toplumsal egemenlik yarışının söz konusu olaylara yol açtığı söylenebilir.
İslam Mezhepleri Tarihi Eş‘arîlik Hanbelîlik Taassup Tartışma Mezhep Çatışması
There is a close relationship between Ashʿarism and Ḥanbalism since the emergence of Ashʿarism. However, they often conflicted with each other as they approached to religious matters from different perspectives. These conflicts were not only limited to theological discussions but also turned into social conflicts, which occasionally resulted with deaths. First massive events occurred in 429/1038 in Baghdād between Ashʿarites and Ḥanbalities. When Niẓām al-Mulk was appointed as vizier, the conflicts reached a peak. The apparent reason of the conflicts was the theological controversy between these two sects. However, the rise of Ashʿarism, which was usually against Ḥanbalism, was the main reason of the social conflicts. Supports of the Ashʿarite thought by the leading statesmen of the era such as Niẓām al-Mulk and Ayyūbid sultans, and accusations of some Ashʿarite preachers about Ḥanbalities relying on this political support were also among the factors that led to these conflicts. Nevertheless, even if any accusation was not made, it occurred that the members of both sects resorted to violence in case of criticisms about their beliefs. This shows that the most important reason of the conflicts was sectarian fanaticism.
Summary: Ashʿarism is the name of the sect that was formed around the ideas of Abū al-Ḥasan al-Ashʿarī. It is a continuation of Kullābism in terms of general thought system. Ashʿarism replaced Kullābism by the end of the 5th century of the Hijrah, and started to be called as an independent sect. It spread mostly among the Shāfiʿites and Mālikites in Iraq, Khurāsān, Damascus, Maghreb, and Yemen. When it was arrived to the last quarter of the 5th century, it became the common theological sect of most of Shāfiʿites and Mālikites. Bāqillānī (d. 403/1013), Ibn Fūrāk (d. 406/1015), and Abū Isḥāq al-Isfarāyīnī’s (d. 418/1027) efforts played an important role in rising of Ashʿarism in this period.
In the following periods, contribution of the Seljuk vizier Niẓām al-Mulk (d. 485/1092) to Ashʿarism was massive by establishing the Niẓāmiyah Colleges to strengthen the Ashʿarites against the Hanafites in Khurāsān and against the Ḥanbalites in Baghdād. The Niẓāmiyah Colleges were donated by Niẓām al-Mulk to Shāfiʿite scholars for the mission of primarily limiting the influence Shīʿī thought. The condition of belonging to Shāfiʿites in waqfiyyah (endowment certificate) of the colleges provided some important advantages for Shāfiʿites and Ashʿarites. On the other hand, the Ayyūbids provided important contributions to Ashʿarites in the regions of Egypt, Damascus and Yemen. They worked for strengthening Ashʿarism during their ruling for two centuries. It was a state policy for the Ayyūbids to support Ashʿarism starting from the founder of the state, Ṣalāḥ al-Dīn al-Ayyūbī (d. 589/1193).
This rapid rise of Ashʿarism led to a tense relationship between the Ashʿarites and the Ḥanbalites who became the most important representative of Aṣḥāb al-ḥadīth (people of the traditions of the Prophet) after the period of Miḥnah (period of religious persecution). Undoubtedly, the first respondents of these tense relations were Kullābite scholars. At the beginning of the 4th century of the Hijrah, Abū al-Ḥasan al-Ashʿarī became the natural inheritor of the Ḥanbalite reaction to the Kullābites. He conflicted with the Ḥanbalites because of his different approach on the debate regarding creation of the Qur’ān. Ḥanbalite reactions to Imam al-Ashʿarī continued after his death. When he died in Baghdād in 324/935, officials buried him secretly as they worried about Ḥanbalite attacks against his funeral. Hence, after his burial some Ḥanbalites tried to destroy his tomb several times.
After Ashʿarī died, the first social events between the Ashʿarites and the Ḥanbalites took place in Iṣfahān, one of the most important cities of West Khurāsān, in the end of the 4th century of the Hijrah. The debate started around the question of whether the letters of the Qur’ān were created or uncreated between the Ḥanbalite scholar Ibn Mandah (d. 395/1005) and Ashʿarite scholar Abū Nuʿaym al-Iṣfahānī (d. 430/1038). This debate led to prolonged events between the supporters of these scholars. Abū Nuʿaym, saved his life from various attacks and finally he had to leave Iṣfahān.
The tense relationships between the Ashʿarites and the Ḥanbalites reached the peak in the 5th century of the Hijrah. Many events occurred in Baghdād during this century. The discussion on interpretation of the revealed attributes of Allah turned into conflict between the two sides from time to time. The Ashʿarite scholars accused the Ḥanbalites with tashbih (affirming Allah’s similarity to humanity) and tajseem (anthropomorphism) by pointing at Abū Yaʿlā al-Farrā’s work titled Ibṭāl al-taʾwīl al-ṣifāt. The ʿAbbāsid caliphs generally supported the Ḥanbalites in this debate. For example, when al-Qāim bi-Amr Allāh re-published the famous declaration known as the Qādirī Creed in 433/1042, he proclaimed that rejection of the Ḥanbalite approach on the issue of the revealed attributes of Allah would be regarded as a cause of blasphemy. The paper was read in a meeting where several scholars from various sects were present. It was signed firstly by Ashʿarite scholar Abū al-Ḥasan ʿAli ibn ʿUmar al-Qazwīnī (d. 442/1051). However, he was one who had criticized Ibṭāl al-taʾwīl al-ṣifāt in 429/1038, which caused conflicts in society at that time. This shift in his position is remarkable as it shows that the declaration was primarily response to him.
In the middle of the 5th century of the Hijrah, Ashʿarite scholar al-Khatīb al-Baghdādī (d. 463/1071) became a victim of the tension between the Ashʿarites and Ḥanbalites. Khatīb had protection of vizier Ibn al-Muslima and under his protection he lectured on Hadith in the Mansur Mosque. However, after the death of the vizier, he was subjected to harassment of the Ḥanbalites because of some expressions in his work titled Tarīkh Baghdād. So much so that he began to worry about his life, thus he had to leave Baghdād and went to Damascus in 451/1059.
The tense relations between the Ashʿarites and the Ḥanbalites reached the summit in the period of Niẓām al-Mulk who was the vizier of Seljuk Empire. In fact, some events resulted with deaths. For example, in the events of 469/1076, which lasted years, the Ḥanbalites attacked Ashʿarite scholar Abū Naṣr ibn ʿAbd al-Karīm al-Qushayrī (d. 514/1120) who accused them with tashbeeh and tajseem. As a result, around twenty people died during these events. The gradual rise of the Ashʿarite thought with the support of Niẓām al-Mulk and abusive discourses of some Ashʿarite scholars who relied on this support can be mentioned among the basic reasons of the events at that time.
After the death of Niẓām al-Mulk in 485/1092, for a long time there was no serious event between the Ashʿarites and the Ḥanbalites. In the middle of the 6th/12th century, the relations started to become tense again in the regions of Egypt, Damascus, and Yemen under the Ayyūbid dynasty. In addition to these places, various events occurred in Khurāsān region, in cities such as Marw. Nevertheless, unlike some previous events, the current tensions were not against a whole sect but only targeted some individual scholars. Moreover, unlike the previous periods, oppressed and victimized people were mostly Ḥanbalite scholars this time. No serious events took place between two sects after this period. Therefore, it can be said that their struggle to dominate society led to the above-mentioned events.
History of Islamic Sects Ashʿarism Ḥanbalism Fanaticism Theological Debate Sectarian Conflict
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2018 |
Gönderilme Tarihi | 7 Mart 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.