Öz
Arap ve Fars Edebiyatlarında olduğu gibi İslâmî Türk Edebiyatında da Kur’ân’ın, usulüne uygun okunmasını (kırâat/tilâvet) sağlayan tecvîd ilminin eğitim-öğretimine dair pek çok eser telif edilmiştir. Nesrin yanı sıra özellikle eğitimde pratik faydalar sağladığı düşüncesiyle ilgili teliflerden bazılarının manzûm tarzda kaleme alındığı görülmektedir. Bu bağlamda kırk hadîs, akâidnâme, şurût-ı salât gibi dinî-edebî türler içinde ayrı bir başlık altında değerlendirilebilecek ve üzerinde henüz fazla çalışma yapılmayan manzûm tecvîdlerden biri de Şumnulu Hilmî Efendi’nin (öl. 1200/1785-86) yazdığı Zafer adlı eserdir. Çalışma; öncelikle şekil ve muhteva tahliliyle Hilmî Efendi’nin Zafer adlı Türkçe manzûm tecvîdini ele almaktadır. Çalışmanın amacı; eserlerinden de hareketle hakkında fazla malumat bulunmayan Hilmî Efendi’nin özellikle eserlerine yönelik tamamlayıcı olduğu düşünülen bazı bilgileri ve Zafer’in transkribe metoduyla günümüz harflerine aktarılmış metnini ortaya çıkarmaktır. Çalışmanın önemi ise; şimdilik tespit edildiği kadarıyla yazılan ilk Türkçe manzûm tecvîd eserini ve bu türün kurucusu kabul edilebilecek şairlik vasfına sahip kırâat mütehassısı bir müellifi tanıtacak olmasından ileri gelmektedir.
Özet: Tefsîr, hadîs, kelam, fıkıh, kırâat gibi İslâmî ilimlerin teşekkülü ve sonrasında ilgili ilimlere yönelik Arapça, Farsça, Kürtçe vb. dillerde pek çok eserin yazıldığı görülmektedir. İslâm ile tanışmaları sonucu Türkler tarafından da doğru bir inanç ve ibadet hayatının yaşanması gayretine matufen Kur’ân’ı, hadîsi ve bu iki kaynağın anlaşılmasına yardımcı ilimleri öğrenmek amacıyla manzûm ve mensûr tarzda eserler kaleme alınmıştır. Öte yandan özellikle manzûm telifler sonucu Türk İslâm Edebiyatında bazı edebî türler ortaya çıkmıştır. Bu husus “harflerin fonetik farklılıklarını (mahrec, sıfatlar) ve tilâvet kurallarını (med, izhâr, ihfâ vb.) inceleyen ilim” şeklinde tanımlanan ve Kur’ân’ın usulüne uygun okunmasını sağlayan tecvîd ilminde de tezahür etmiştir. Nitekim mensûr olduğu gibi dinî-edebî bir tür olarak değerlendirilebilecek manzûm tecvîd eserlerinin telif edilmesi ilgili tezahürün göstergesidir. Söz gelimi Tuhfe-i Şerîfi (Şerîfî öl. 1260/1844) ve Nazmu’l-Ehem (Şeyhî öl. 1235/1819-20) manzûm tecvîd eserlerinin örneklerindendir. Bu bağlamda manzûm tecvîdlerden biri de müellifi Şumnulu Hilmî Efendi’nin bu türde yazılmış ilk eser olarak nitelediği Zafer isimli eserdir.
Eserin müellifi Hilmî Efendi, uzun süre Vardar Yenicesi’nde yaşamış, 1200 (1785-86) yılında Hicâz’da vefat etmiş, 18. yüzyıl müelliflerinden kırâat mütehassısı bir şahıstır. Osmanlı Müellifleri isimli eserde onun Manzûm Tecvîd (Zafer) ve Manzûm Şurût-ı salât (Nazm-ı nefîs) adlı eserlerinin bulunduğu, bu iki eserin bir arada basıldığı, Gazi Evrenos Bey’in (öl. 820/1417) torunlarının mezar taşlarında güzel tarihlerinin görüldüğü ve Arapça bir hatim duası yazdığı da belirtilmektedir. Bunlar dışında Hilmî Efendi’nin şahsiyeti, eğitim hayatı, ilmî seviyesi gibi yönleri hakkında bilgiye ise ulaşılamamıştır.
Hilmî Efendi’nin eserlerinden biri, 1190/1776-77 yılında yazdığı, şurût-ı salât türündeki Nazm-ı nefîs’tir. Müellif, nazım şekli olarak mesnevîyi tercih ettiği 125 beyitlik eserinde fâʻilâtün fâʻilâtün fâʻilâtün fâʻilün veznini kullanmıştır. Eser, 9 beyitlik mukaddime, 24 bâblık ana konuların işlendiği bölüm, 3 bâblık tetimme ve bir hatimeden oluşmaktadır.
Hilmî Efendi’nin bir diğer eseri, bazı dostlarının isteği üzerine kaleme aldığını belirttiği, çalışmanın da ana konusunu oluşturan manzûm tecvîd türündeki Zafer’dir. Çalışmada transkribe edilmiş metnine de yer verilen bu eserin yazım tarihine dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Fakat müellifin yaşadığı dönem ve diğer eseri Nazm-ı nefîs’in telif tarihi olan 1190/1776-77 yılı dikkate alındığında Zafer’in 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra yazıldığı tahmin edilmektedir. Müellif bu eserini manzûm kaleme almasının sebebini de yine manzûm bir metni ezberlemenin nesre nazaran daha kolay olduğu realitesine dayandırmaktadır.
Araştırmalar sonucu Zafer’in herhangi bir mahtût nüshası tespit edilememiştir. Dolayısıyla çalışmada transkribe edilecek metin için eserin en eski tarihli ve harekeli matbu nüshası (İstanbul: Dâru’t-tıbâʻati’l-âmire, 1265) esas alınmıştır. Eser, bu nüshada Tecvîd-i Manzûm şeklinde yanlış isimlendirilmiştir. Ayrıca başlıklarda ya da metin içinde hatalı imlaların olduğu görülerek bu gibi yerler tashih edilmeye çalışılmıştır.
71 beyitlik eser, bir mukaddime ve 25 ana başlıktan oluşmaktadır. Mesnevî nazım şekliyle yazılan Zafer’de kafiye olarak tam ve zengin kafiyenin yanı sıra az da olsa yarım kafiyenin kullanıldığı görülmektedir. Birkaç yerde de kafiyenin yanı sıra ek ya da kelime ile kurulan redife yer verilmiştir. Açık, merak uyandırıcı, dikkat çekici, vurgulayıcı ve nakilci bir dil ve anlatımın kullanıldığı eserin vezninde ise “Tertîb-i Secâvend-i Hurûf” (fâʻilâtün fâʻilâtün fâʻilün) başlığı hariç fâʻilâtün fâʻilâtün fâʻilâtün fâʻilün kalıbı tercih edilmiştir.
Müellif eserine, geleneğe uygun olarak besmele, hamdele, salvele ile tecvîd öğrenmenin hükmü, önemi, fazileti, sebeb-i telîf, dua gibi hususlara yer vererek girizgâh yapmıştır. Daha sonra ise eserinde; harf-i med, sebeb-i med, medd-i muttasıl, medd-i munfasıl, medd-i lâzım, medd-i ârız, medd-i lîn, ihfâ, izhâr, iklâb, idğâm-ı maʻa’l-ğunne, idğâm-ı bi-lâ ğunne, idğâm-ı misleyn, idğâm-ı mütecâniseyn, idğâm-ı mütekaribeyn, idğâm-ı şemsiye, izhâr-ı kameriye, kalkale, ahvâl-i râ, lafzatullâhtaki lâm, sekte, hâ-i sekt, ibdâl ve teshîl, sıla, Secâvend konularına dair bilgilere vermiştir.
Muhtemelen muhataplar dikkate alınarak temel tecvîd konularına yer verilen eserdeki kaide açıklamalarında Âsım kırââtının Hafs rivayeti esas alınmıştır. Eserde dikkat çeken diğer bir husus; tecvîd konularının bazı manzûm tecvîd eserlerine nazaran daha kısa ve öz açıklanmasıdır. Ayrıca örneğin bazı manzûm tecvîdlerde yer bulan tûl, tevassut, kasr, harf-i muhaffefe, kelime-i müsakkale gibi ya da istiʻâze-besmele, tâ-i te’nîsin halleri vb. talî denebilecek hususlara ise yer verilmemiştir.
Hilmî Efendi, akılda kalması amacıyla ihfâ, izhâr gibi kaidelere müteallik harflerin formüle edilmesi şeklinde pek çok tecvîd eserinde kullanılan metodu fazla uygulamamıştır. Bunun yerine ilgili kaidenin harflerini tek tek yazmıştır. Ayrıca kaideleri pekiştirmeye yönelik ayetlerde geçen lafızlarla örneklemeye pek fazla yer vermemiş, bazen de örnek ayetlerin yer aldığı sûrelere atıf yapmakla yetinmiştir.
Zafer adlı eseriyle müellifin şekil ve muhteva itibarıyla genelde dinî-edebî eser, özelde manzûm tecvîd telif geleneğini takip ve temsil ettiği görülmektedir. Bazı manzûm tecvîd türü eserlerde örneğin sadece katʻ ve vasl konuları işlenmesine karşılık Zafer’de çoğu tecvîd kaidesine yer verilmiştir. Manzûm tecvîd türünde yazılan ilk metin (kurucu metin) ihtimalinden dolayı eserin ayrı bir yerinin ve öneminin olduğu da söylenebilir. Öte yandan dönemin şartları düşünüldüğünde birden fazla kez basılması ise; Zafer’in eğitim-öğretim faaliyetlerinde materyal olarak kullanıldığı ve ilgi gördüğü şeklinde değerlendirilebilir.