Yapısı gereği dil, zamanın ve olayların farklılaşmasıyla değişime açık bir özelliktedir. İnsanlar arası iletişimde büyük bir öneme sahip olan dilin, medeniyetlerini Kur’ân’a göre şekillendiren müslümanlar için önemi ise çok daha ayrıcalıklıdır. Çünkü bu vasatta söz konusu olan dil, sadece beşerî ilişkileri tamamlayan bir öge değil, vahiy aracılığıyla insanlarla iletişim kuran, yüce yaratıcıya ait ilâhi özellikte din dilidir. Toplumsal bir olgu olarak değerlendirilen dilin, anlam genişlemesi, anlam daralması veya anlam bozulmalarıyla sürekli olarak değişime açık olması normaldir. İnsan zihninin gelişimiyle orantılı olarak dilin de değişimi mümkündür. Ancak söz konusu olan ‘din dili’ ise, o dinin safiyetini koruması için içerdiği kavramların herhangi bir anlam genişlemesi ya da tahrife uğramaması, taşıdığı evrensel mesajlar açısından son derece önemlidir. Kur’ân kelimelerinde meydana gelecek değişimin onun yorumlanmasına dolayısıyla dinî yaşantıya etki edeceği de muhakkaktır. Vahyin sabit ve değişmez, zamanın ve anlayışın değişken olduğu bir âlemde bizim için önemli olan, Kur’ân’ı anlama çabamızda kavramlara verilen ilk ve aslî mana ile ne kadar uyum içerisinde olduğumuzdur. Bu makalede, vahyin nüzulüyle birlikte günümüze dek hemen hemen tüm müfessirlerin anlamı üzerinde ittifak ettiği mustaz‘af kavramının özellikle son yüzyılda uğradığı siyasî anlam genişlemesi tahlil edilmiştir. Kur’ân’da dört âyette geçen ve hadislerde çok az yer alan mustaz‘af kavramı, temel olarak inancını yaşamak için hicret etme imkânı bulamayan, inkârcılar ve zalimler tarafından zulme uğrayan, ibadet hakkı elinden alınan kesimleri temsil eder. Temelde ‘zayıf bırakılan, küçümsenen ve ezilen’ anlamını taşıyan mustaz‘af kavramı, İslam ile birlikte dinî bir muhteva kazanmış ve bunu korumuştur. Kavram, günümüze kadar Sünnî dünyada dar anlamda kullanılmış ve herhangi bir anlam gelişmesine uğramazken, Şiî dünyada kendisine geniş bir yer bulmuş ve yeni anlam genişlemelerine uğramıştır. Şiîler, Hulefa-i Raşidîn döneminden sonra siyasî iktidarlar tarafından gördükleri muamele karşısında kendilerini mağdur kabul edip mustaz‘af olarak isimlendirmiş ve buradan bir mağduriyet edebiyatı çıkarmışlardır. Şiî âlimlerin kimi zaman küfür ve şirke düşmeyen, kimi zaman da Şiîlik mezhebine tabi olmadığı halde Allah’a ve Rasûlü’ne inanan kimseler için kullandığı bu kavram, modern dönem sonrasında dünya siyasetinin değişimiyle birlikte yeni anlam genişlemelerine müsait hâle getirilmiştir. 19. yüzyılda komünizmin ‘sosyal adalet’ ve ‘eşitlik’ söylemleri tüm dünyayı etkilediği kadar İslam dünyasını da etkilemiştir. İslam dünyasında ‘sol’ merkezli birçok siyasî parti kurulmasının yanı sıra çağdaş Müslüman düşünürler de bundan etkilenmiş, bir süre sonra İslamî birçok değer sol tandanslı değerlendirilmeye başlanmıştır. Özellikle 1979’daki İran İslam Devriminin öncesinde proleterya ve burjuva çatışması, müstekbir ve mustaz‘af olarak değerlendirilmiş, ihmâl edilen kitlelerin bu yeni söylemle İslam’a kazandırılacağı umulmuştur. Emperyalist ve kapitalist bir karakter taşıyan, üçüncü dünya ülkelerinin zenginliklerine göz diken ve onlara karşı her tür kötülüğü yapanlar müstekbir; zayıf bırakılan, sömürülen, kaynakları ellerinden alınanlar ise mustaz‘af kabul edilmiştir. Yine Müslümanların iradelerine aykırı şekilde iktidara gelen diktatörler müstekbir, halk kitleleri ise mustaz‘af olarak değerlendirilmiştir. Tarihi ya da dinî bir metni herhangi bir ideoloji üzerinden okumak mümkündür. Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken gerçek, Kur’ân’daki her kelime ve kavramın indiği vasatta ve kültürde taşıdığı anlamın kaybedilmesi durumunda, zaman içerisinde din dilinin ve dolayısıyla dine ait tüm değerlerin buharlaşıp yok olacağıdır.
Due to its structure, language is open to change with the differentiation of time and events. The importance of language, which has a great importance in interpersonal communication, is much more privileged for Muslims who shape their civilizations according to the Qur’ān. Because the language in question in this medium is not only an element that completes human relations, but also the language of religion with divine characteristics, which communicates with people through revelation and belongs to the supreme creator. It is normal for a language, which is considered to be a social phenomenon, to be constantly open to change due to meaning expansion, meaning narrowing or meaning distortions. It is possible to change the language in proportion to the development of the human mind. However, if the “language of religion” is in question, it is extremely important in terms of the universal messages it carries that the concepts it contains should not be expanded or distorted in order to preserve the purity of that religion. It is certain that the change that will occur in the words of the Qur’ān will affect its interpretation and thus religious life. In a realm where revelation is fixed and unchangeable, time and understanding are variable, what matters to us is how much we are in harmony with the first and essential meaning given to the concepts in our effort to understand the Qur’ān. In this article, with the revelation of the revelation, the expansion of the concept of mustad‘af to gain new political meanings, a case which almost all commentators have agreed on until today, has been analyzed, especially in the last century. The concept of mustad‘af, which is mentioned in four verses in the Qur’ān and is rarely included in the hadiths, basically represents the people who have not had the opportunity to migrate to live their faith, who were persecuted by deniers and oppressors and whose right to worship was taken away. The concept of mustad‘af, which basically means “weak, belittled and oppressed”, gained a religious content with Islam and preserved it. While the concept has been used in a narrow sense in the Sunni world until today and did not develop any meaning, it found a wide place in the Shiite world and underwent new meaning expansions. After the period of Hulefa-i Raşidîn, the Shiites accepted themselves as victims of the treatment they received by the political powers and named themselves as mustad‘af, and they produced a literature of victimization from there. This concept, which is used by Shiite scholars for people who sometimes do not fall into blasphemy and shirk, and sometimes believe in Allah and His Messenger, although they are not subject to the sect of shia, has been made available for new meanings with the change of world politics after the modern period. In the 19th century, the “social justice” and “equality” discourses of communism affected the Islamic world as well as the whole world. In addition to the establishment of many “left”-centered political parties in the Islamic world, contemporary Muslim thinkers were also influenced by this, and after a while many Islamic values started to be considered as left-wing. Especially before the Iranian Islamic Revolution in 1979, the proletariat and bourgeois conflict was evaluated as an affiliate and mustad‘af, and it was hoped that the neglected masses would be converted to Islam with this new discourse. Those who have an imperialist and capitalist character, covet the wealth of third world countries and do all kinds of evil against them. Those who were left weak, exploited and stripped of their resources were regarded as mustad‘af. Again, the dictators who came to power against the will of the Muslims were evaluated as mustaqbir and the masses of the people as mustad‘af. It is possible to read a historical or religious text through any ideology. However, the fact that should not be ignored here is that if every word and concept in the Qur’ān loses its meaning in the medium and culture in which it descended, the language of religion and therefore all values belonging to religion will evaporate over time.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 19 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.