Money, the most important element of economic life, has attracted the attention of many branches of science throughout history. As a result, various disciplines have examined the issue of money and made some determinations about it. One of the disciplines that deals with the money issue is jurisprudence. Jurisprudence has examined the position of money vis-à-vis commodities and other currencies and has tried to establish a fair and just relationship between them. Islamic jurists have also dealt with the legal status of money and discussed the conceptual framework of money in legal terms. The monetary value of gold and silver is accepted in Islamic law and a verdict has been reached on this acceptance. However, there is divergence of opinion on the legal status of the counterfeit money that has been used by many societies and states in history. While Abū Ḥanīfa and, according to one opinion, Abū Yūsuf accepted that fals (coin) are not money, Muḥammad maintained that fals are money. As in many areas of law, sales and debt contracts are also judged according to this assumption. However, if we look at the details of Abū Yūsuf's opinion, we see that some of the contracts accept the monetary value of fals. So, if we assume that we lend 1000 Turkish Liras (TL) with today's coins - according to Abū Ḥanīfa - it means that in case the lent money is withdrawn from circulation, the money should be paid back according to the the weight of the coins that made 1000 TL. Regardless of the weight of the 1000 TL, Abū Yūsuf says that the value of 1000 TL should be repaid. In this case, Abū Yūsuf considers the monetary aspect of these coins. Therefore, it can be stated that there are some differences in the details of the view that counterfeits are accepted as absolute goods in the Hanafi school, and the monetary aspect of counterfeits is also present. Imam Muḥammad dealt with the trade of coins in a special section and examined the position of coins vis-à-vis various goods. He stated several times in this section that fals are in the position of dīnārs and dirhams (gold and silver coin). While Imam Muḥammad evaluated rock as money, he defended this view in practical terms. Namely, he accepted that one of the important features of coins, denomination by signs, is also present in coins and that one can pay with rocks (fals) other than the coin shown in the purchase. However, it should be noted that the coins to be paid must be in circulation. Likewise, the company, salam (forward sale), etc. assumes the monetary value of the rock (fals) and has decided accordingly. There is no complete consensus on this issue within the Ḥanafi tradition. Although in the early works the views of Abū Ḥanīfa and Abū Yūsuf dominate, one sees that in the later works the view of Imam Muḥammad is preferred. This view was also preferred in the recent Medjelle. In commercial life, goods are essential and money is used as a means of transportation for goods. Therefore, it should not be disregarded that money as a means of measuring value is based on the acceptance of people, regardless of what metal it is made of. Therefore, the monetary nature of the goods used as money by society should be accepted. In fact, the Medjelli-yi Aḥkām-i ʻAdliyye, which was established on the basis of the Ḥanafi school, accepted that fals are money and introduced laws in this direction in some areas of the Islamic law. Opinions in this direction have been expressed in some studies written in modern times. In this study, firstly, information about the structure of the fals and their use in Islamic history is given. Then, the Ḥanafi School founding scholars’ assessments of fals are discussed theoretically. In the following section, the disagreements of the Ḥanafi imams in some areas of law are practically examined.
Ticari hayatın en önemli unsuru olan para tarihi süreçte pek çok ilim dalının dikkatini çekmiştir. Bunun neticesinde muhtelif disiplinler para konusu incelemiş ve onun hakkında bazı kaziyyeler ortaya koymuştur. Para konusu ile ilgilenen alanlardan birisi de hukuk ilmidir. Hukuk, paranın ayn ve diğer paralar karşısındaki konumunu incelemiş, bunlar arasında adalet ve hakkaniyete uygun bir ilişki kurmaya çalışmıştır. Fakihler de paranın hukuki konumu ile ilgilenmişler ve hukuken paranın kavramsal çerçevesini tartışmışlardır. İslam hukukunda altın ve gümüşün semeniyet değeri kabul edilmiş ve bunlar hakkındaki şerʽî hükümler bu kabul üzerine verilmiştir. Ancak tarihi süreç içerisinde pek çok toplum ve devletin kullandığı felslerin hukuki konumu hakkında fikir birliği sağlanamamıştır. Bu konudaki fikir ayrılığı, fürû-i fıkhın pek çok alanında felslerle ilgili görüş ayrılığına sebebiyet vermiştir. Hanefi mezhebinde Ebû Hanîfe (öl. 150/767) ve -bir görüşe göre- Ebû Yûsuf (öl. 182/798) felslerin henüz para vasfının kazanmadığını kabul etmiş, İmam Muhammed (öl. 189/805) ise felslerin para olduğunu ileri sürmüştür. Fürû-i fıkhın pek çok alanında olduğu gibi beyʽ ve karz akitlerinde de bu kabule göre hüküm vermektedirler. Ancak Ebû Yûsuf’un görüşünün detaylarına baktığımızda felslerin bazı akitlere konu olması durumunda bunların geriye dönük parasal değerini kabul ettiği görülmektedir. Şöyle ki günümüzdeki madeni paralarla 1000 tl borç verdiğimizi düşünürsek, borç verilen paraların tedavülden kaldırılması durumunda Ebû Hanîfe borç verilen 1000 lira madeninin ağırlığı kadar geri ödemesinin yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Ebû Yûsuf ise 1000 tl ne kadar ağırlıkta olursa olsun 1000 tl kıymetinde geri ödemesinin yapılması gerektiğini söylemektedir. Bu durumda Ebû Yûsuf bu madeni paraların semen yönünü esas almaktadır. Dolayısıyla felsler Hanefî mezhebinde mutlak olarak uruz kabul edildiği görüşünün detaylarında bazı farklılıkların bulunduğu, felslerin semeniyet yönünün de bulunduğu ifade edilebilir. İmam Muhammed felslerle alışverişi özel bir bölümde ele almış ve burada felslerin muhtelif mallar karşısındaki konumunu incelemiştir. Bu bölümde birkaç kez felslerin dinar ve dirhem konumunda olduğunu ifade etmiştir. İmam Muhammed felsleri para olarak değerlendirirken bu görüşünü pratik boyutta da savunmuştur. Şöyle ki paraların önemli özelliklerinden birisi olan tayin ile taayyün etmeme özelliğinin felslerde de mevcut olduğunu, alışverişte gösterilen felslerden başka felslerle ödeme yapılabileceğini kabul etmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus ödeme yapılacak olan felslerin tedavülde olması gerekmektedir. Aynı şekilde şirket, selem vb. konularda felslerin parasal değerini esas alıp buna göre hüküm vermiştir. Hanefi gelenek içinde konu üzerinde tam olarak ittifak sağlanamamıştır. Erken dönem eserlerde Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’un görüşü baskın olmakla birlikte daha sonraki eserlerde İmam Muhammed’in görüşünün tercih edildiği görülmektedir. Yakın dönemde hazırlanan Mecelle’de de bu görüş tercih edilmiştir. Ticari hayatta mal asıl olup para, o mala ulaşma aracı olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla değer ölçme aracı olarak kullanılan para hangi madenden yapılırsa yapılsın insanların kabulüne dayandığı için bunun itibarî olarak kabul edildiği göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla toplumun para olarak kullandığı eşyaların parasal özelliği kabul edilmelidir. Nitekim Hanefî mezhebi esas alınarak hazırlanan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye de felslerin para hükmünde olduğuna karar vermiş ve bazı fürû alanlarında bu yönde kanunlar vazetmiştir. Modern dönemde kaleme alınan bazı çalışmalarda bu yönde görüş bildirilmiştir. Bu çalışmada öncelikle felslerin mahiyeti, İslam tarihindeki kullanımına ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Daha sonra Hanefî mezhebinin kurucu imamlarının felsler hakkındaki değerlendirmeleri teorik olarak ele alınmıştır. İlerleyen bölümde ise Hanefî imamlarının bazı fürû alanlarındaki görüş ayrılıkları pratik olarak ele alınmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 26 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.