Mu‘reb kelimelerin sonlarındaki hareke, harf ve hazif türündeki i‘râb göstergeleri dilcilerin çoğunluğuna göre anlamın karinesidir. Bir başka deyişle kelime sonlarında bulunan i‘râb göstergeleri genel kabule göre, o kelimenin cümle içindeki konumunun anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Kelimenin cümle içindeki konumların bilinmesi ise cümlenin doğru biçimde anlaşılmasını sağlamaktadır. Her ne kadar kelime sonlarındaki i‘râb göstergelerinin kelimelerin cümle içindeki konumuyla bir ilgisi olmayıp sadece kelimeler arası geçişi kolaylaştırmak amacına matuf olduğunu söyleyenler olsa da çoğunluk tarafından bu görüş kabul görmemiştir. Bu nedenle makalede nahiv âlimleriyle müfessirlerdeki hâkim tavır çerçevesinde i‘râb-anlam incelemesi yapılmıştır. Dilcilerin çoğunluğu i‘râbın anlamın bir göstergesi olduğunu kabul ederler. Bu nedenle tefsirlerde sıkça yer alan i‘râb açıklamaları âyetlerdeki cümlelerin daha doğru anlaşılması amacına yöneliktir. Ebü'l-Esved ed-Düelî'nin Kur’ân’ın belli başlı kelimelerine harekeler koyması da Kur’ân’ın doğru biçimde okunup yanlış harekenin yanlış anlama yol açmasına engel olmasıyla ilgilidir. Bu nedenle i‘râb-anlam arasındaki sıkı ilişki nahiv kitaplarında açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Her ne kadar i‘râbın anlamın bir anahtarı olduğu belirtilse de bu durumun her zaman geçerli olmadığı görülmektedir. Çünkü bazen kelime sonlarındaki i‘râb göstergeleri ile anlam arasında bir uyuşmazlık görülmektedir. Böyle durumlar nahivciler tarafından kurbu’l-civâr olarak değerlendirilmektedir. Buna göre bir kelime cümle içindeki konumuna göre i‘râb göstergesi almayıp kendinden önceki kelimeyle uyum içinde olması için aynı i‘râb göstergesi almaktadır. Bunun amacı ise anlamdan ziyade cümlenin fonetik akışının bozulmamasıdır. Bu fonetik uyum sadece kelime sonlarındaki i‘râb göstergesiyle sınırlı da değildir. Bir kelimenin kendi içindeki uyumunun sağlanması adına söz konusu kelimenin sarfî yapısında da değişiklik yapılabilmektedir. Bu durum sarf ve nahiv kuralına aykırılığına rağmen Arapların hem kelime içi hem de kelimeler arası harekelerinin uyumuna önem vermesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim bu tarz bir okuyuş hem telaffuz kolaylığı hem de muhatap açısından bir insicam hissi sağlamaktadır. İşte bu makale Kur’ân âyetlerinde i‘râb göstergelerinin her zaman anlamı ortaya koyan bir karine olmadığı iddiasını taşımaktadır. Bu iddianın temel gerekçesi Arap kelâmındaki mevcut kullanımda olduğu gibi Kur’ân âyetlerinde fonetik uyum için anlama aykırı i‘râb göstergelerinin bulunmasıdır. Bu durum edebî özellikler açısından anlama ilişkin edebî sanatlar yanında fonetiğe ilişkin sanatların da Kur’ân’ın önemli hususlarından biri olduğunu göstermektedir. Nahivde kurbu’l-civâr diye ifade edilen bu özelliğin bulunduğu âyetler konusunda müfessirlerin yaklaşımları birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu farklı yaklaşımların temelinde müfessirlerin dikkate aldıkları ilgili rivâyetler, nahiv ekolü vb. hususlar yer almaktadır. Anlam karışıklığı olmaması durumunda yerleşik nahiv kuralına aykırı durumların kullanımına müsamahalı yaklaşılmaktadır. Bu nedenle i‘râb-ı nahvîye aykırı olduğu halde anlam belirsizliği olmaması durumunda kurbu’l-civâr kullanılmaktadır. Kurbu’l-civârı salt bir kullanım kabul edip şâz gören Basralı nahivcilerin aksine Kûfeli nahivciler ise meseleyi kıyâsî bir nahiv kuralı haline getirip şart edatların cevap cümlelerinin meczûmluğunu buna bina etmişlerdir. Hem Arap dilinde hem de Kur’ân âyetlerinde kurbu’l-civâr nahivcilerin çoğunluğu tarafından bir kullanım olarak kabul görse de kullanım yeri açısından görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Erken dönem nahivciler arasında bu konuya dair bir netlik bulunmazken geç dönem nahivcilerin geneline göre kurbu’l-civâr meselesi sıfat-mevsûf, te’kit-müekked minh ve atf-ı beyan konumlarına mahsustur. Ancak kurbu’l-civârın atıfta olup olamayacağı meselesi ise tartışmalıdır. Tartışmaların ortaya çıktığı ilk dönemlerde atıfta kurbu’l-civâr genellikle kabul görmezken sonraki dönemlerde daha yaygın bir şekilde kabul görmeye başlamıştır. Bu makalede metot olarak klasik temel nahiv kaynaklarından yararlanılarak konunun teorik çerçevesi ortaya konulmuştur. Ortaya konulan teorik çerçeveye göre ilk dönemden günümüze kadar belli başlı öne çıkan tefsir kaynaklarında kurbu’l-civâra konu olan âyetler hakkındaki tartışmalar analitik bakış açısıyla ele alınmıştır.
According to the majority of linguists, case markers at the end of a declinable word, which could be of vowel, letter or elision type, are indicators of meaning. In other words according to the general acceptance, the iʿrāb signs at the end of words help one to understand the function of a given word in a sentence. Knowing the functions of the words of a sentence in turn enables the sentence to be understood correctly. Although there are those who say that iʿrāb signs at the end of the words do not have anything to do with the function of words in a sentence, and that they only function to facilitate the transition between words, this view was not accepted by the majority. For this reason, thisarticle examines the iʿrāb-meaning within the scope of the prevailing attitude of naḥw scholars and Quranic exegetes. The majority of linguists accept that iʿrāb is an indicator of meaning. For this reason, explanations of iʿrāb, which are frequently used in Quranic commentaries, are aimed at understanding the sentences in the verses more accurately. The fact that Abū al-Aswad al-Duʾalīput vowel marks on certain words of the Quran was to facilitate the correct reading of the Quran and prevent a wrong vowel mark from causing any misunderstanding. Therefore, the close relationship between iʿrāb and meaning is clearly emphasized in naḥw books. Although it is stated as a general rule that iʿrāb is key in desciphering the meaning, there are cases where this general rule does not hold. This happens when there is a discrepancy between an iʿrāb sign at the end of a givenword and its meaning. Such situations are considered by naḥw scholars as qurb al-jiwār. According to this exception, a word does not take the iʿrāb indicator appropriate to its position in sentence and instead takes the same iʿrāb indicator of the previous word so as to be in harmony with it. The purpose of this is to prevent any disruption to the phonetic flow of the sentence rather than to function as an indicator of meaning. In fact, this phonetic harmony is not only limited to the iʿrāb at the end of words. In order to ensure harmony within a word, changes can be made in morphology of the word in question. This stems from the importance Arabs attach to the harmony of both intra-word and inter-word vowels, despite its contradiction to the rules of morphology and syntax. As a matter of fact, this kind of reading provides a sense of cohesion in terms of both ease of pronunciation and correspondence. In this article, I claim that the iʿrāb signs is not always a sign that reveals the meanings in the verses of the Qurʾān. In the light of this view, some of the verses of the Qurʾān comprise case endings that are contrary to the meaning for the sake of phonetic harmony, just as is the case in the current usage in Arabic language. This situation shows that besides the literary arts related tomeaning, those which are related to phonetic arts also constitute important literary aspects of the Qurʾān. The approaches of the Qurʾānic commentators towards the verses in which this feature, which is expressed as qurb al-jiwār in Naḥw, is found differ from each other. On the basis of these different approaches, the relevant narrations, syntax school, etc. that the commentators have generally considered matters are included. In fact, given that they lead to no confusion, irregularities contrary to the established grammar rules are tolerated. For this reason, qurb al-jiwār is used in the absence of ambiguity even though it is contrary to iʿrāb al-naḥwī. Unlike the Basran Grammarians, who regard qurb al-jiwār as a mere use, the Kufan Grammarians made the issue a regular grammar rule and used it as the basis for the jussiveness of apodosis of conditional clauses. Although qurb al-jiwār is accepted as a usage both in the Arabic language and the Quran by the majority of grammarians, there are differences of opinion in terms of the place of its use. While there is no clarity on this subject among the early grammarians, according to the general of late naḥw scholars, the issue of qurb al-jiwār is reserved for noun-adjective, corroborating-corroborated and connective explanation. However, it is controversial whether or not the qurb al-jiwār can be used in connectives. While in the early periods when controversies arose for the first time, qurb al-jiwār was generally unacceptable, in later periods it started to became more widely accepted. Extrapolating a theoretical framework for the issue based on primary classical sources on Naḥw constitutes a core methodology used in this work. According to the theoretical framework thus put forward, the discussions about the verses that are the subject of the iʿrāb of vicinity in the primary tafsīr sources from the first period to the present have been examined from an analysis-semantic perspective.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 7 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.