Sheikh Mehmed
Halid was born in 1273/1856 in Sivas. He graduated from Ottoman Junior High
School. He attended the 1893 War. In 1880, he started his professional career
at a state office. Until 1899, he served in several positions, as assistant
judge in Erbaa Lower Court, as Prosecuting Deputy Attorney in Sivas, as
Prosecuting Judge assistant in Lower Court and head clerk in Darende, as head
clerk in Lower Court in Tonus/Altınyayla, and as prosecuting judge in Kuruçay.
He died in 1931 and was buried in Sivas Yukarı Tekke Graveyard.
Sufism
(tasawwuf) is an education for integrity towards maturity, in a way to prufiy
the self from evils of nafs (self) and to reach the love of Allah. This
spiritual educational journey is called ‘Seyr-u Suluk’. Sheikh Mehmed Halid
completed his Seyr u Suluk as a dervish (student) of murshid (mentor)
Kastamonulu Ganizade Mehmed Sadık Baba. Sheikh Mehmed Halid wrote three books
called Hilafetnāme, Mektubāt, and Divan.
He deals with issues of Sufism (mysticism) in these works. Primarily, his works
dwells into the matters of morals, worship, good manners (adab), customary
practices, ingenuity, existence, and love.
Sheikh Mehmed Halid’s sole attempt is to explain the relationship among
Allah, man and universe in an understandable way. According to Sheikh Mehmed
Halid’s conception of Sufism, existence is unique and that existence is only Allah.
The existence of Allah is absolute while the existence of assets is relative.
Things do not exist on their own. Universe is like a mirror. What is reflected
in the mirror of universe are the shadows of Allah the Omnipotent. The graces
of The Divine are reflected in this mirror. All the things that exist in the
universe proves the Self of Allah and his properties. Each of the things in the
universe are the words of Allah. The existence of the universe is a result of
Allah’s mercy. Man is the fruit of the tree of the Universe.Man is both the
embodiment and the reflection of Allah. We want to discuss the position of man
in between Allah and the universe with Sheikh Halid’s verses.
Perceiving
plurality in unity and unity in plurality, Sheikh Mehmed Halid attributes the
variety of things and existence in the universe to the Divine beauties of
Allah. For those who can comprehend, the
plurality/ abundance in existing objects in the universe indicates singularity
and uniqueness of Allah. According to Sheikh Halid, Allah is independent from
and beyond all the entities that exist in the universe. However, Allah,
manifests Himself in the things that he creates and the actions he takes
through His divine names and properties. According to Sheikh Halid, each object
is a reflection of Allah’s divine properties. Every entity in the universe
glorifies Allah with all their existence. For Sheikh Halid, Seyr u Suluk is the
journey from weakness to perfection, from substance to meaning, and from things
to reality.
Considering
Seyr u Suluk education as distancing one’s self from other beings, reaching
purity of heart, disposing of all signs explains these concepts with pilgrimage
metaphor. As a response to those who asks him what he meant by seyr u suluk, he
says seyr u suluk is servitude and submission to Allah. In order for Seyr u
Suluk to be meaningful, a person should enter the way of a murshid-i kāmil
(perfect religious mentor), and should have sincerity, purity (being deprived
of all sins) and dhikr.
According to
Sheikh Halid, someone who is not in trouble is not given a remedy. So as to
bother is necessary for remedy to be arisen. Nuisances of the universe are also
ephemeral as the universe itself. Therefore, it is unnecessary to bother things
that are ephemeral. Because remedy is not available without being mature.
According to Sheikh Halid, the procedure of gaining advantage from being
mature; getting rid of the ego, feeling the love, being pioneer of the mission,
being modest, to attain soul pleasure, escaping from fame, leaving the claim,
the glory of salvation, proceeding dhikr, reaching the conquests and escaping
from friendship of worldly things. According to Sheikh Halid, being mature is
not setting about affiliation ceremony. Asceticism cannot be a show and claim
authority. Sincerity is needed on the basis of seyr u suluk education.
Asceticism which is an effort of making the religion a specific of Allah is to
make intimacy with Allah. Sheikh Halid wants his murids who take part in ṭarīqa (sufī path) to decide on the sincerity.
Sincerity is said to be the unique factor that makes sense the membership.
Seyr u suluk
which begins with being membership of mature murshid, which makes sense with
proceeding worship and respecting the sincerity arises by teaching manners to
soul. Seyr u suluk is trying to reform the soul. Teaching manners to soul is a
challenging and significant task. The most important factor that ensure
teaching manners to the soul to be achieved is dhikr. Dhikr practice which
makes successful the teaching manner to the soul of seyr u suluk training
increases the prudence and foresight of dervish. The unique task that murshid
expects from his murid during the membership process is to adjust his soul and
parlance to the dhikr of Allah. Dhikr of Allah is a product of fondness.
According to Sheikh Halid, one who wants to be remembered in heaven should
himself learn to remember Allah.
Sheikh Halid
gives too much importance to disciplining the tariqa where sufi training takes
place. A murid should qualify his murshid whom he intimated to. Followers
should gain sufficient advantage from the spiritual atmosphere in the dergāh of
their murshid. The murid must be at the service of the murshid who trains him
and should obey tariqa manners.
Salik who
achieves seyr u suluk, who maturates the sufi ethics and who gains sincerity
through dihkr of Allah tries to achieve the Gnosis. The intent of being a human
is to know Allah. The biggest disaster for human is to come upon unawareness.
Sheikh Halid who assumes the the Arifs as sultans of walayah makes a comparison
between the Arifs and the Zahids and prefers the Arifs. He thinks that the
Zahids pay attention to the appearance, cannot reach the basis and cannot go
beyond Allahliness show. Sheikh Halid, who encourages the Zahids to avoid
comparing themselves with the Arifs, warns the ones who combat with the Arifs
and reminds that Allah proclaims warfare to those who has hostility towards
those surrendering themselves to Allah.
Sheikh Halid lines up the ways of being mature and having wisdom as
godly grace, asceticism, love, the mind of leaving, battle with the self,
humility, dikhr and being woeful.
Mutasavvıf bir şair olarak Şeyh Hâlid’in muhatabı insandır. O insanın kemalini gaye edinmiş ve irfan mektebinde insanlık öğretisi ortaya koymuş bir sûfîdir. İnsanın sadece maddi yapısıyla ele alındığı asrımız öncesinde o, insanı madde ve mana, dünya ve ahiret, fert ve toplum, beden ve ruh cihetleriyle ele alıp bütüncül yaklaşmış bir gönül eridir. Makalede Şeyh Hâlid Efendi’nin varlık felsefesini ve varlıklar mertebesinde insanın konumuna bakışını ele almak istiyorum. Kâmil insanın arayışı içerisinde olan Şeyh Hâlid Efendi, insanın süflî duygulardan sıyrılıp fıtratına yolculuk yapmasını istemektedir. Küntü kenzen sırrına ermek için insanın safiyet kazanmasını önermektedir. Bir sûfî şair olarak insanın kemal kazanabilmesi için seyr u sülûk eğitimini gerçekleştirmesini, tasavvufî ahlaka bürünmesini, irfanî kimliğe sahip olmasını ve aşk estetiği kazanmasını önemsemektedir. Şeyh Mehmed Hâlid 1273/1856 yılında Sivas’ta doğmuş, Sivas Mekteb-i Rüştiyesi’nden mezun olmuş, 93 Harbine katılmış, 1880 yılında memuriyet hayatına atılıp 1899 yılına kadar Erbaa Bidayet Mahkemesi hakim yardımcılığı, Sivas Merkez savcı yardımcılığı, Darende Bidayet Mahkemesi hakim yardımcılığı, Darende Bidayet mahkemesi başkatipliği, 1896 tarihinde Darende Bidayet Mahkemesi sorgu hakimi muavinliği, Tonus/Altınyayla Bidayet Mahkemesi başkatipliği, Kuruçay Bidayet Mahkemesi sorgu hakimliği görevlerini deruhte etmiştir. 1931 tarihinde vefat edip Sivas Yukarı Tekke Mezarlığına defnedilmiştir.
Üveysî meşrep bir isim olmakla birlikte Nakşbendiyye meşâyıhından Kastamonulu Ganizâde Mehmed Sâdık Baba’nın yanında seyr u sülûkunu tamamlamıştır. Şeyh Hâlid’in kaleme aldığı üç eseri bulunmaktadır. Bunlar; Hilafetnâme, Mektûbât ve Divan’dır. Şeyh Hâlid eserlerinde ana tema olarak tasavvuf konularını ele almaktadır. Tasavvufî meseleleri ele alırken ahlak, ibadet, âdâb, erkân, marifet, varlık ve aşk konularına öncelik vermektedir. Şeyh Hâlid’in bütün çabası Allah, insan ve âlem ilişkisini anlaşılır biçimde ortaya koyabilmektir. Şeyh Hâlid’in tasavvuf anlayışına göre Varlık tektir, o da Hz. Allah’tır. Allah’ın varlığı mutlak, mevcûdâtın varlığı izâfîdir. Eşya mevcûd billahtır. Eşyanın varlığı kendiliğinden değildir. Kâinat ayna mesabesindedir. Kâinat aynasında yansıyan Hakk’ın cemâlidir. İlâhî zâtın güzellikleri kâinat aynasında yansımaktadır. Âlemde vücuda gelen tüm eşya Allah’ın zâtını ve sıfatlarını ispat etmektedir. Evrendeki mevcûdâttan herbiri Allah’ın kelimeleridir. Âlemin varlığı Allah’ın rahmetinin eseridir. İnsan bu kâinat ağacının meyvesidir. İnsan hem zübde-i ȃlem hem de Hakk’ın aynasıdır. İnsanın Allah ve ȃlem arasındaki bir konumda bulunuşunu Şeyh Hâlid’in manzum ifadeleriyle ele almak istiyoruz.
Vahdette kesreti kesrette vahdeti görmeyi öngören Şeyh Hâlid, kesret âlemindeki farklılıkları İlahi Cemâl’in birer cilvesi olarak değerlendirmektedir. Görebilen için kesret âlemi vahdete işaret etmektedir. Şeyh Hâlid’e göre Allah zâtı bakımından âlemlerden müstağni, eşyâdan âzâde ve yaratılmışlardan ötedir. Ancak o isim ve sıfatları, efâl ve yaratması ile eşyâda zuhur etmektedir. Ona göre eşyânın herbiri ilâhî isimlerden birinin tecelligâhıdır. Varlığın herbiri lisân-ı hâlleriyle Hakk’ı tesbih etmektedir. Şeyh Hâlid’e göre nâkıslıktan kemâlâta, sûretten mânâya, eşyâdan hakîkate yolculuğun adı seyr u sülûktur.
Seyr u sülûk eğitimini; varlıktan soyunmak, ağyârdan soyutlanmak, gönül safiyetine ermek, dergâha yüzler sürmek, hayret makamına ermek, tüm nişanları atmak olarak gören Şeyh Hâlid, seyr u sülûk sürecini hac metaforu ile izah etmektedir. Seyr u sülûktan maksadının ne olduğunu soranlara Şeyh Hâlid, kul olup Hakk’a ibadet etmek olduğunu, ubudiyeti seyr u sülûkun başı gördüğünü söylemektedir. Seyr u sûlûkun anlam kazanması mürşid-i kâmile intisap, ihlas, tezkiye ve zikir ile sağlanabilmektedir.
Şeyh Hâlid’e göre derdi olmayana derman verilmez. Dermanın hasıl olması için dertlenmek gerekmektedir. Âlemin kendisi gibi derdi de fânîdir. Dolayısıyla fânî olanı dert edinmenin de anlamı yoktur. Bir mürşid-i kâmil arayıp tüm cihanı terk etmek gerekir. Zira mürşid-i kâmil olmadan derman bulunmaz. Şeyh Hâlid’e göre mürşid-i kâmilden istifade etmenin yolu; benlikten kurtuluş, aşkı tadış, hizmette öncülük, tevâzû hâli, gönül safâsı, şöhretten kaçış, iddiayı terk, hidayet nuru, zikre devam, fütühâta eriş, dostluk ve hevâdan kurtuluştur. Şeyh Halid’e göre mürşid-i kâmile intisap merasime koyulmak değildir. Dervişlik bir gösteriş ve iddia makamı olamaz. Tasavvufta alınan seyr u sülük eğitiminin temelinde ihlas olmalıdır. Dini Allah’a has kılma çabası olan dervişlik, Allah ile kurbiyet sağlamaya çalışmaktır. Şeyh Hâlid tarikata intisap eden müntesiplerinden ihlasta karar kılmalarını istemektedir. İntisabı anlamlı kılan yegane unsurun ihlas olduğunu söylemektedir.
Mürşid-i kâmile intisapla başlayan, ibadete devamla anlam kazanan, ihlâsa riâyetle sâfiyet kazanan seyr u sülûk, ancak nefis terbiyesiyle hâsıl olur. Nefis terbiyesi cihâd-ı ekberdir. Nefsin isteklerine boyun eğmek zafiyettir. Seyr u sülûk nefsin ıslahına çalışmaktır. Nefis terbiyesi zorlu ve önemli bir meşgaledir.
Nefis terbiyesinin başarılı olmasını sağlayan en önemli unsur zikirdir. Seyr u sülük eğitiminin nefis terbiyesini başarılı kılan zikir uygulaması dervişin basiret ve firasetini artırır. Mürşid-i kâmilin intisap sürecinde müridinden beklediği yegâne görev, kalbini ve dilini Allah’ın zikrine alıştırmaktır. Zikrullah muhabbetin bir eseridir. Şeyh Halid’e göre Hak katında anılmak isteyen önce kendisi Hakk’ı anmayı öğrenmelidir.
Şeyh Hâlid tasavvufî eğitimin icra edildiği tarikat terbiyesine büyük önem vermektedir. Bir mürit intisap ettiği mürşid-i kâmilin hakkını vermelidir. Müntesip bulunduğu mürşidin dergâhındaki manevî atmosferden gereğince istifade etmelidir. Kendisini yetiştiren mürşidin hizmetinde olmalı ve tarikatının âdâbına riayet etmelidir.
Seyr u sülûkunu tamamlayan, tasavvufî ahlâkı kemâle erdiren ve Allah’ın zikri ile ünsiyet kazanan sâlik, sonunda marifetullaha ermeye çalışır. İnsan olmaktan kasıt Allah’ı tanımaktır. İnsan için en büyük felaket gaflete düşmektir. Ârifleri velâyet sultanları olarak gören Şeyh Hâlid, âriflerle zâhidler arasında kıyaslama yapar ve tercihini âriflerden yana koyar. Zâhidlerin surete kapıldıklarını, esasa inemediklerini, dindarlık gösterisinden öteye geçemediklerini düşünür. Zâhidlere kendilerini âriflerle kıyastan kaçınmayı telkin eden Şeyh Hâlid, âriflere düşmanlık besleyenlere uyarıda bulunmakta ve Allah dostlarına düşmanlık besleyenlere Allah’ın harp ilan ettiğini hatırlatmaktadır. Şeyh Hâlid irfana ermenin ve insan-ı kâmil olmanın yollarını; lütf-ı ilahi, zühd, aşk, terk bilinci, nefisle cihad, mahviyet, zikir ve dertli olmak şeklinde sıralamaktadır.
Marifetullahın götüreceği sahil-i selâmet kişinin muhabbetullaha ermesidir. Aşk tasavvuf ve tarikat yolunun yegâne kazanımıdır. Aşk, vuslata erme yoludur. Hakikat ancak aşkla elde edilebilir. Ancak ilahi aşkı edinmek yâr olmayı gerektirir. Zira Allah sevgisini kazanmanın yolu, kişinin gönlünden tüm mâsivâyı çıkarmasıdır.
Konular | Din Araştırmaları |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2016 |
Gönderilme Tarihi | 27 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 20 Sayı: 2 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.