Mukâtil (öl.150/767) tefsiri bilinen en eski tam tefsirdir. Bu yönüyle ilgi odağı olmuştur. Bu tefsirde Mekkî sûrelerde bazı ayetlerin izahında Bedir gazvesine yapılan atıflar dikkat çekecek ölçüde çoktur. Bedir Hz. Peygamber’in Mekke müşrikleriyle yaptığı ilk savaş olup, Medine’de, hicret’in ikinci yılında gerçekleşmiştir. Müşrikler hem teçhizat hem de sayı bakımından Müslümanlardan kat kat üstün durumda idiler. Bu gazvede elde edilen başarı, beka açısından olduğu kadar moral yönüyle de büyük anlam ifade eder. Enfâl sûresinde bu savaşa ait ayrıntılar yer almış, başka Medenî sûrelerde de çeşitli yönlerine atıflar yapılmıştır. Böyle öneme haiz bir savaşın Medenî sûrelerde zikredilmesini anlamak zor olmaz. Fakat Mekkî sûrelerin tefsirinde henüz gerçekleşmemiş olan Bedir savaşına atıflar düşündürücüdür. Mukâtil tefsirinde çeşitli Mekkî sûrelere ait 66 âyet Bedir gazvesi üzerinden izah edilmiştir. Bu çalışma Mukâtil tefsirinde Mekkî sûrelerdeki Bedir atıflarının arka planını ortaya çıkarabilmek amacıyla yapılmıştır. Mukâtil Hadis’te güvenirlik açısından, Kelam’da ise çeşitli görüşleri ile çok tartışılan bir şahsiyet olarak temayüz eder. Tefsir’de çeşitli yönleri ile eleştirilse de genellikle büyük bir otorite sayılmıştır. Eseri kolay anlaşılır özellikte olup, rivâyet ve dirâyeti mezcetmiştir. Mümkün olan her âyetin naziri (benzeri) verilmiştir. Yazarın Arap diline hâkimiyeti, Kur’ân kelimelerinde kendini göstermiştir. Neredeyse izah edilmeyen hiçbir kelime kalmamıştır. Mukâtil vahiy ortamında yürürlükte olan Arapça ile yakından ilgilidir ve tefsir faaliyetini genellikle vahiy ortamını göz önüne alarak yürütmüştür. Mukâtil’in tefsire bakışında hiçbir âyet dönemin yaşanan tecrübelerinden bağımsız değildir ve her bir âyet bağlamıyla anlam kazanır. Mukâtil tefsirinde Bedir alternatifsiz bir görünüm çizer. Diğer tefsirlerde Bedir’in yanısıra Hendek zaferi, Mekke’nin fethi gibi Müslümanların elde ettiği diğer başarılara da yer verilmişken, Mukâtil tefsirinde Bedir’in Mekke müşriklerine vurulan en büyük darbe olarak farkı açıkça belirtilmiştir. Tefsir konusundaki mahareti, Kur’ân’a hem içerik hem dil açısından hâkimiyeti düşüldüğünde, Bedir konusundaki ısrarını gelişigüzel dokunuşlar, bazen anakronik hatalar olarak izah etmek pek ikna edici olmayabilir. Bedir Mukâtil’de bir sehiv değil daha çok bilinçli bir tercih olarak durur. Âyetleri incelerken gördüldüğü gibi bu vurgunun yapıldığı âyetlerin ekseriyetinde mevcut olan geleceğe dönük ifadeler de Mukâtil’e izahları için zemin hazırlamıştır. Zaten Mukâtil bazen tarihi tutarsızlık içine düşmeyi de önemsememiştir. Mekkî olduğu halde Bedir ile izahı mümkün olan bu 5 ayeti kapsam dışı tutarsak kalan 61 ayette diğer müfessirlerin Mekkî ayetlerde Bedir vurgusu ile ilgili tutumları şöyledir: Taberî (ö.310/923), tefsirinde 61 âyetin sadece 3’ünde Bedir’e işaret eden görüşlere yer vermiştir. Bu bize Mekkî âyetlerde Bedir vurgusunun genel olarak Mukâtil dışında diğer erken dönem müfessirleri tarafından benimsenmediğini gösterir. Çünkü Taberî tefsirinde, Mukâtil ve Kelbî hariç sahabe, tabiûn ve tebe-i tabiûn döneminden gelen tefsire dair görüşler isnad zinciriyle birlikte zikredilmiştir. Taberî ile çağdaş olan Zeccâc (ö. 311/923), filoloji ağırlıklı tefsirinde 61 âyetin sadece ikisinde Bedir’e yer vermiştir. Yani Zeccâc Bedir konusunda Mukâtil’den oldukça farklı bir çizgidedir. Maturîdî (ö. 330/944), tefsirinde 61 âyetin sadece 4’ünde Bedir’e diğer izahlar arasında yer vermiş, diğer âyetlerin muhtemel manaları içinde dahi Mukâtil’in görüşünü zikretmemiştir. Râzî (ö. 606/1210) 61 âyetin 10’nunda Bedir’e diğer izahlar arasında yer vermiştir. Kalan 51 âyette Mukâtil’in görüşünü diğer ihtimallerle birlikte zikretmeye gerek görmemiştir. Anlaşılan Râzî de diğerleri gibi Mukâtil’in izahlarını makul görmemiştir. Yine de tefsirinde Mukâtil’in Bedir vurgusuna en çok yer veren müfessir olmuştur. Şu halde Mukâtil tefsirinde görülen Bedir tutkusu nasıl izah edilebilir. Sanırız Mukâtil’in bazen makul karşılanabilir, bazen yersiz, bazen de anakronik Bedir izahlarını bu gazveye verdiği önemde ve Kur’ân âyetlerinin tefsirinde somut verilere dayanma metodunda aramak doğru olur. Onun tefsire bakışında hiçbir âyet dönemin yaşanan tecrübelerinden bağımsız değildir. Hemen her âyette tarihi durumu yansıtan bilgilere yer vermeye özen göstermektedir. Anlaşılan Mukâtil tefsirinde izlediği bu yol kapsamında, Mekke müşriklerinin dünya hayatında gördükleri en büyük azap olarak kabul ettiği Bedir’i, azap, tehdit, intikam içerikli ayetlerde mutlaka zikrederek hatırlatma ihtiyacı duymuştur.
The Tafsīr al-Muqātil (d. 150/767) is the oldest available complete commentary text. In this respect, it has been a focus of attention. In this tafsīr, the references to the Battle of Badr in the explanation of some Makkī surahs are remarkably numerous. Badr was the first war that the Prophet made with the polytheists of Makkah, and it took place in the second year of the migration to Madīna (A. H. 2). The polytheists were far superior to the Muslims in terms of both equipment and numbers. Therefore, the success achieved in this expedition meant a lot not only in terms of survival but also in terms of morale of Muslims. Details of this war are included in Surah Anfāl, and various aspects of it are referred to in other Madanī surahs. It is not difficult to understand the mention of such an important war in Madanī surahs. However, the references to the Battle of Badr -which has not yet taken place- in the commentary of the Makkī surahs, are particularly challenging. In this tafsīr, 66 verses of various Makkī surahs are explained through the Battle of Badr. This study was carried out in order to reveal the background of the Badr references of the Makkī surahs in Muqātil tafsīr. Muqātil stands out in the Hadith in terms of reliability, and in the Kalām as a widely discussed personality with his various views. Although he has been criticized from various aspects of his Tafsīr, it is generally considered a great authority. His work is easy to understand; it combines narration and insight. The similar of every possible verse has been given. The author's mastering at the Arabic language showed itself in the words of the Qur’ān. Almost no words remained unexplained. Muqātil is closely related to the Arabic language that had been in effect in the era of revelation, and he generally carried out his tafsīr activities by considering the era of revelation. In Muqātil's view of tafsīr, no verse is independent from the experiences of the period, and each verse gains meaning with its context. In his tafsīr, Muqātil draws a view of Badr without alternatives. While other tafsīrs include other achievements of Muslims in addition to Badr, such as the victory of the Battle of the Ditch and the conquest of Makkah, in the tafsīr of Muqātil the difference of Badr as the biggest blow against the polytheists of Makkah is clearly stated. It may not be very convincing to explain his insistence on Badr as random touches and sometimes anachronistic mistakes, given his skill in tafsīr and his command of the Qur’ān in terms of both content and language. Badr stands as a conscious choice, not a mistake in Muqātil. As it can be seen in examining the verses, the forward-looking statements present in the majority of the verses; this emphasis also prepared the ground for Muqātil's explanations. In any case, Muqātil sometimes did not care about falling into historical inconsistency. If we exclude these 5 verses, which can be explained with Badr although they are Makkī, the attitudes of other commentators regarding the emphasis of Badr in the Makkī verses in the remaining 61 verses are as follows: al-Ṭabarī (d.310/923) included the views pointing to Badr in only 3 of the 61 verses in his tafsīr. This shows us that the emphasis of Badr in the Makkī verses was not generally adopted by other early commentators except Muqātil. Because in al-Ṭabarī's tafsīr, the views on tafsīr from the era of Aṣ-ṣaḥābah (the Companions), Tābiʿūn (the second generation following the Companions) and Tābiʿū al-Tābʿīn (the third generation) are mentioned together with isnad (the chain of reporters), except for Muqātil and al-Kalbī. al-Zad̲j̲d̲j̲ād̲j̲ (d. 311/923), who was contemporary of Ṭabarī, included Badr in only two of the 61 verses in his philological tafsīr. In other words, al-Zad̲j̲d̲j̲ād̲j̲ is on a very different line from Muqātil regarding Badr. al-Māturīdī (d. 330/944) included Badr among other explanations in only 4 of the 61 verses in his tafsīr, and did not mention Muqātil's view even among the possible meanings of the other verses. al-Rāzī (d. 606/1210) included Badr in 10 of 61 verses among other explanations. In the remaining 51 verses, he did not find it necessary to mention Muqātil's view along with other possibilities. Apparently, al-Rāzī, like others, did not consider Muqātil's explanations reasonable. Nevertheless, Razi was the commentator who gave greater place to the Badr emphasis of Muqātil in his tafsīr. In this case, how can the passion for Badr, seen in the Muqātil tafsīr, be explained? We think it would be correct to seek the reasons of Muqātil's -sometimes reasonable, sometimes inappropriate, and sometimes anachronistic- explanations of Badr in the importance he gave to this expedition and in the method of relying on concrete data in the interpretation of the Qur’ānic verses. In his view of tafsīr, no verse is independent of the experiences of the period.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 2 Temmuz 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 25 Sayı: 3 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.