Kur’ân-ı Kerim hiç kuşkusuz ilahi öğretilerin en sonuncusu ve en mükemmelidir. Bu yüce kitap, özellikle kıyamete kadar hükümlerinin geçerli olmasıyla mükemmel bir i’caz özelliğine sahip olmakla beraber üslup ve muhteva açısından da birçok eşsiz özelliği bünyesinde bulundurmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm, her şeyden önce insanlardan o’nu iyice anlamalarını ve hayatlarında yaşamalarını istemektedir. Yaşamaları için öncelikle o’nun insanlara verdiği mesajlarını doğru bir şekilde anlamaları gerekir. O’nu iyi anlamaları için ya o’nun kullandığı dili bilmeleri ya da tercümeler vasıtasıyla o’nu anlamaya çalışmaları gerekmektedir. Tüm insanların Arapçayı bilmesi pratikte pek mümkün olmadığı aşikârdır. Zira insanlar Allah’ın hikmeti gereği farklı dil, kültür ve ırklara sahiptirler. Bundan dolayı dünyada farklı dillerde konuşan milletler Kur’ân-ı Kerîm’in ne demek istediğini anlayabilmek ve o’nun hükümlerini hayatlarına uygulayabilmek için Kur’ân-ı Kerîm’i kendi dillerine çevirmişlerdir. Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanında Kur’ân-ı Kerîm’in farklı dillere kısmen tercüme edildiği bir vakıadır. Nitekim Selmân-ı Fârisî’nin (öl. 36/656 [?]) (r.a.) Fatiha sûresini Farsçaya tercüme etmesi ve Efendimizin (s.a.v.) farklı dilleri konuşan toplumları İslam’a davet etmek için yazdırdığı mektuplardaki âyetleri tercüme ettirmesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Kur’ân-ı Kerîm, vahyedildiği dönemden itibaren günümüze kadar dünyanın farklı dillerine birçok kez tefsir, meal ve tercüme edilmiştir. Dünya hayatı sona erene kadar insanlar farklı dilleri konuştukları sürece Kur’ân-ı Kerîm’i tercüme faaliyetinin de devam edeceğinde hiç şüphe yoktur. Kur’ân-ı Kerîm’in Kazakçaya ilk tercümesi ise 20. asrın başlarında Mûsâ Cârullah (öl. 1368/1949) tarafından yapıldığı kaynaklarda geçmektedir. Fakat bu tercüme eser basılmayıp yalnızca el yazması olarak kalmıştır. Önemli bir diğer husus ise âlimlerin söz konusu tercümenin diliyle iligili düşünceleridir. Nitekim onlara göre mealin dili Kazakça değil, Tatarcadır. 20. Asırda Hazırlanan Kazakça Meâllerde Müteşâbih İfadelerin Çevirisi Problemi adlı bu çalışmada 20. asırda hazırlanan Halife Altay’ın (öl. 1424/2003) Kuran Şarif Kazakşa Mağına Jane Tüsinigi, Aziz Akıtulı (öl. 1434/2013) ve Makaş Akıtulı’nın (öl. 1424/2003) Kuran Karim Kazakşa Avdarması, Nurali Öserov (öl. 1435/2014) ve Cumabay İstayev’in (öl. 1422/2001) Kuran Karim Jane Onın Kazakşa Mağınası, Ratbek Nısanbayulı ve Vahap Kıdırhanulı’nın Kuran Karim ve Vahap Kıdırhanulı’nın Kuran Karim Kazakşa Mağına Jane Tüsinigi adlı beş önemli Kazakça meâl çalışması incelenmiştir. İlk olarak müelliflerinin hayatları daha sonra o çalışmaların genel değerlendirmeleri, yayınlanan eserlerin dili, metod ve muhteva bakımından problem oluşturan yönleri ve teknik özellikleri ele alınmaya çalışılmış; bir sonraki adımda ise mütercimlerin Kur’ân-ı Kerîm’deki müteşâbih ifadelerden olan haberî sıfatları Kazakçaya nasıl tercüme ettiklerine ve söz konusu tercümelerin ortaya çıkardığı problemlere değinilmiştir. İslâm dininin ilim geleneğinde önemli bir yer tutan tefsir ilminin en önemli konusu ve meselelerinden birisi, hiç kuşkusuz Kur’ân’daki müteşâbihler meselesi olup, konu tarihsel süreçte başta kelâmcılar olmak üzere pek çok ilmî gelenekte ele alınmış ve tartışılmıştır. Bütün âlemleri var eden Yüce Allah kendisini tanımamız ve nasıl bir varlık olduğu noktasında bilgi sahibi olmamız için insanlara bazı sıfatlarını Kur’ân-ı Kerîm’de bildirmektedir. Allah vahiy yoluyla kullarının anlayabileceği bir dille ve bu dilin imkânları içerisinde teşbih ve mecazlar sayesinde zâtını kullarına tanıtmıştır. Bu tanıtım Hz. Peygamberin (s.a.v.) hadisleri aracılığıyla da gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu iki kaynak Allah’ın sıfatlarını bizlere haber vermektedir. Haberî sıfatlar, âyet ve hadislerde bildirilen ve haberle sabit olan sıfatları ifade eder. Bu makalede Allah’a izafe edilen yed, vech, ayn, istiva, kabza, mecî’ ve etâ gibi müteşâbih ifadelerden olan haberî sıfatların geçtiği on bir âyet örnek olarak ele alınmıştır. Allah’ın sıfatlarını doğru bir şekilde anlamak sahih ve tahkîkî imana sahip olma açısından çok önemlidir. Bu çalışma, Kazak mütercimlerin müteşâbih ifadeleri ne tür bir kelami görüşle Kazakçaya tercüme ettiklerini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Ayrıca çalışmada, müteşâbih ifadeleri Kur’ân ve hadis ilimlerinin çizdiği sınırlar çerçevesinde teşbihe ve tecsime düşmeden, insan aklının kabul edebileceği ifadeler ile anlamlandırılması gerektiği ifade edilmiştir. 20. asırda Kazakistan’da yapılan Kazakça meâllerdeki müteşâbih ifadelerin Kazakçaya tercümesi meselesiyle ilgili herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Makalemiz bu konuda yapılan ilk çalışma olması hasebiyle önem arz etmektedir.
The Qurʾān is certainly the last of the divine teachings and the most perfect. While this holy book has a perfect miraculous feature, especially since its rules are valid until the Day of Judgment, it also contains many unique features in terms of style and content. The Qurʾān firstly asks people to understand it thoroughly and live it in their lives. In order for them to live, they must first correctly understand the messages that the Qurʾān gave to people. In order to understand it well, they must either know the language it uses or try to understand it through translations. It is obvious that it is not practically possible for all people to know Arabic. Because people have different languages, cultures, and races due to the wisdom of Allah. Therefore, nations who speak different languages in the world have translated the Qurʾān into their own languages in order to understand what the Qurʾān means and to apply its rules to their lives. It is a fact that the Qurʾān was partially translated into different languages during the reign of Prophet Muḥammad (pbuh). As a matter of fact, Salmān al-Fārisī's (d. 36/656 [?]) (r.a.) translation of Surah Fatiha into Persian and the translation of the verses in the letters that our Prophet (pbuh) had written in order to invite communities speaking different languages to Islam can be given as an example to this situation. The Qurʾān has been many times interpreted, mealed, and translated into different languages of the world since the time it was revealed to the present day. There is no doubt that the translation of the Qurʾān will continue as long as people speak different languages until the end of the worldly life. It is mentioned in the sources that the first translation of the Qurʾān into Kazakh was made by Mūsā Jārullāh (d. 1368/1949) at the beginning of the 20th century. However, this translated work was not published and remained only as a manuscript. Another important issue is the scholars' thoughts on the language of the translation in question. As a matter of fact, according to them, the language of the translation is Tatar, not Kazakh. In this study named as ‘TheTranslation Issue of Mutashābih Expressions in the Example of Kazakh Translations Prepared in the 20th Century’ five important Kazakh translation works were examined prepared in the 20th century, named as Qurʾān Shareef Kazakhsha Magina Jane Tusinigi of Khalifa Altay (d. 1424/2003), Qurʾān Kareem Kazakhsha Avdarmasi of Azīz Akituli (d. 1434/2013) and Makash Akituli (d. 1424/2003), Qurʾān Kareem Jane Onin Kazakhsha Maginasi of Nurali Oserov (d. 1435/2014) and Jumabay Istaeev (d. 1422/2001), Qurʾān Kareem of Ratbek Nisanbayuli and Vahap Kidirhanuli and Qurʾān Kareem Kazakhsha Magina Jane Tusinigi of Vahap Kidirhanuli. First, the lives of the authors, the general evaluations of those works, the language of the published works, the problematic aspects, and technical features in terms of method and content were discussed. In the next step, how the translators translated the khabarī attributes, which are among the mutashâbih expressions in the Holy Qurʾān, into Kazakh and the problems that these translations cause are addressed. One of the most important subjects and issues of the science of tafsīr, which has an important place in the scientific tradition of the Islamic religion, is undoubtedly the issue of mutashabihs in the Qurʾān, and the subject has been discussed by especially theologians in many scientific traditions in the historical process. Allah almighty, the Creator of all realms, informs people of some of his qualities in the Qurʾān so that we can know himi and have knowledge of what kind of being Allah is. Through revelation, Allah introduced himself to his believers via an understandable language framework which includes appropriate comparisons and metaphors. This presentation has also been realized through the ḥadīths of Prophet Muḥammad (pbuh). Therefore, these two sources inform us Allah's qualities Khabarī qualities refer to those that are reported in verses and ḥadīths and that are fixed by revelation. In this article, the eleven verses in which the mutashābih adjectives that are attributed to Allah, such as yad, vach, ayn, istiwa, kabza, macī', and etā, are considered as examples. Understanding the qualities of Allah correctly is very important in terms of having a affirmative and corrective faith. This study aims to reveal what kind of kalamī view Kazakh translators use when interpreting mutashābih expressions into Kazakh. In addition, in the study, mutashābih expressions should be interpreted within the boundaries determined by the Qur'ān and the Science of Ḥadīth, with expressions that can be accepted by the human mind, without falling into simile and embody. To our knowledge this is the first study focusing on on the issue of translating mutashābih expressions in Kazakh translations made in Kazakhstan in the 20th century.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 18 Ağustos 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 25 Sayı: 3 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.