One of the divine quotations narrated from the timeline of Qur’ānic revelation is seen as a word of Prophet Mohammad in the 30th verse of the surah of al-Furqān. It’s observed that the speaker of this verse is Prophet Mohammad and he complains to God about his tribe which neglects the Qur’ān. In the present study, semantic structure and the meaning area of the phrase “mahjūr”, which is the key word in this verse, the meaning of it in the timeline of Qur’ānic revelation and the interpretations attributed to it in the following centuries are traced. Likewise by examining Qur’ānic exegesis chronologically and investigating the interpretations of the exegetes on the relevant verse, it’s tried to see the semantic breaking points, changes and transformations regarding this verse in the historical process. Finally, the approaches of the exegetes who interpreted this verse in terms of the method of maqāsidī tafsir or the principle of teleological interpretation are determined. The approaches detected in this respect are first explained in a descriptive style, and then they’re evaluated in an analytical point of view. The findings and conclusions we reached in this study are as follows: As stated by the majority of exegetes, especially Qatāda, al-Zamakhsharī, Ibn Atiyya, Fakhr al-Dīn al-Rāzī and al-Sa‘ālibī, the aforementioned verse belongs to the Prophet Mohammed in terms of both wording and meaning. It hasn’t been determined that there’s a conflict about the pertaining of this word to him. According to this hadith quoted in surah al-Furqān, the Qurayshi polytheists made unwarranted objections to the Prophet and the divine instructions that he brought, his heart was narrowed in the face of their attitude towards the Qur’ān, and for these reasons he complained about his tribe to God. It can be said that this meaning seen in Mecca in the tenth year of his prophethood, namely, insulting the Qur’ān, abandoning it, and denying the themes in it, also includes Muslims after the revelation period. Accordingly, it can be thought that the aspect and situation of not acting on the provisions of the Qur’ān and not thinking about its verses are also valid for the interlocutors of the next period. In this direction, when we look at the history of tafsir, it has been determined that the exegetes who interpreted this verse in terms of teleological interpretation asserted different approaches. It was seen that al-Zamakhsharī, al-Rāzī, Abū al-Barakāt al-Nasafī, al-Bikā‘ī, Kamālpasazāde, Sayhzāda and Ibn ʻĀshūr interpreted this complaint of the Prophet by associating it with the coming of punishment. Therefore, in compliance with them, this verse aimed to threaten all the interlocutors, especially the Quraysh. On the other hand, it has recognized that Ibn al-Qayyim al-Jawziyah, Ibn Kathir, Bursavī and Sayyid Qutb evaluated this verse in the context of the types and ways to abandon the Qur’ān. Thus, they interpreted the relevant verse in terms of maqāsidī tafsir in a way that would cover both the first addressees of Qur’ānic revelation and other interlocutors in the following periods. In a nutshell, it can be considered that not endeavoring to understand and interpret the Qur’ān, or keeping it away from family and social life, law, understanding of earning and spending, not referring to it in such matters, or giving up living a life pursuant to it, are some of the routes and sorts of abandonment of it for Muslims.
Tafsir (Qur’ānic Exegesis) Divine Quotations the Complaint of Prophet Mohammed the Neglect of the Qur’ān the Principle of Teleological Interpretation.
Kur’ân’ın nüzûl dönemi muhataplarından yapmış olduğu iktibâslardan biri, Furkân sûresinin 30. âyetinde Hz. Muhammed’in sözü olarak nakledilmektedir. Bu âyetin tamamında konuşanın Hz. Peygamber olduğu ve kavminin Kur’ân’a karşı ilgisiz olmasını Allah’a şikâyet ettiği görülmektedir. Bu çalışmada söz konusu âyette geçen ve anahtar kelime konumunda olan mehcûr kelimesinin anlam alanı, semantik yapısı, âyete nüzûl dönemi ve sonrasında yüklenilen manaların izi sürülmektedir. Keza rivâyet ve dirâyet tefsirleri kronolojik olarak incelenerek, müfessirlerin ilgili âyete ilişkin yaptıkları yorumlar ve değerlendirmeler ele alınarak tarihsel süreçte bu âyete dair semantik kırılma noktaları, değişim ve dönüşümler gösterilmeye çalışılmaktadır. Son olarak tefsir tarihinde söz konusu âyeti makâsıdî tefsir ve gâî ilke açısından yorumlayan müfessirlerin yaklaşımları saptanmaktadır. Bu doğrultuda serdedilen yaklaşımlar önce deskriptif bir üslupla aktarılmakta, akabinde bunlar analitik bir bakış açısıyla irdelenmektedir. Bu çalışmada ulaştığımız bulgular ve sonuçlar şöyledir: Katâde b. Di‘âme, Zemahşerî, İbn Atiyye, Fahreddin er-Râzî ve Ebû Zeyd es-Se‘âlibî olmak üzere müfessirlerin büyük çoğunluğunun da belirttiği gibi bu âyet hem lafız hem de mana bakımından Hz. Peygamber’e ait bir sözdür. Bu sözün ona aidiyeti bağlamında bir ihtilafın olduğu saptanmamıştır. Furkân sûresinde nakledilen bu söze göre Kureyşli müşrikler, Hz. Muhammed’e ve getirdiği ilâhî direktiflere yersiz itirazlarda bulunmuşlardır. Kur’ân’a olan bu tutumları karşısında gönlü daralan Hz. Peygamber de onları Allah’a şikâyet etmiştir. Bi‘setin onuncu senesinde Mekke’de dile getirilen Kur’ân’a hakaret etme, onu terk etme, içindeki izlekleri yalanlama durumunun, nüzûl dönemi sonrası inananları da kapsadığı söylenebilir. Buna göre Kur’ân ahkâmının gereğini yerine getirmeme, ilahiyat konularında Kur’ân’ın hakem olmasını kabul etmeme ve âyetleri üzerinde düşünmeme olgusunun, sonraki dönem muhataplar için de geçerli olduğu düşünülebilir. Bu bağlamda tefsir tarihinde ilgili âyeti gâî ilke açısından yorumlayan müfessirlerin farklı yaklaşımlar serdettikleri saptanmıştır. Zemahşerî, Râzî, Ebû’l-Berekât en-Nesefî, Bikâ‘î, Kemâlpaşazâde, Şeyhzâde ve Muhammed Tâhir İbn Âşûr’un Hz. Peygamber’in bu şikâyetini azapla ilişkilendirerek yorumladıkları görülmüştür. Dolayısıyla onlara göre bahis konusu âyet ile Kureyşliler örnekliğinde tüm muhataplar için tehdit hedeflenmiştir. Diğer taraftan İbn Kayyim el-Cevziyye, Ebû’l-Fidâ İbn Kesîr, İsmâil Hakkı Bursevî ve Seyyid Kutub’un ise ilgili âyeti Kur’ân’ı terk etmenin yolları açısından tahlil ederek âyeti hem nüzûl hem de nüzûl sonrası muhatapları kapsayacak tarzda makâsıdî tefsir açısından yorumlamaya çalıştıkları tespit edilmiştir. Özetle denilebilir ki Kur’ân’ı anlama ve yorumlamaya çalışmamak veya onu sosyal hayattan, hukuktan, kazanma ve harcama anlayışlarından uzaklaştırmak, bu tür konularda ona başvurmamak ya da Kur’ân’a göre bir hayat yaşamaktan vazgeçmek, Müslümanlar açısından onu terk etmenin yollarından bazıları olmaktadır.
Tefsir İlâhî İktibâslar Hz. Peygamber’in Şikâyeti Kur’ân’ı Mehcûr Bırakmak Gâî İlke
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 12 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 27 Sayı: 2 |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.