Toplumsal cinsiyet,
bireyin fiziksel cinsiyetinden öte içinde yaşadığı toplumda sosyo-kültürel
olarak var edilmiş özel kimliğidir. Bu kavramın oluşmasında temel öncüller
kültürün temel yapı taşları olan aile ve yaşanılan dini hayattır. Toplumsal
cinsiyet tanımı tartışmaları sosyolojik perspektifte makro ve mikro teoriler
etrafında tartışılmış, biyolojik cinsiyet ile toplumun öngördüğü toplumsal
cinsiyet sınırları netleştirilmeye çalışılmıştır. Dini hayat ve aile bireyin sosyalleşmesinde,
kimliğinin oluşmasında kuşkusuz en önemli toplumsal kurumlardır. Bu bağlamda
toplumsal cinsiyetin sınırları toplumdan topluma ve kültürden kültüre göre
değişiklik göstermektedir. Genelde her
iki cinsiyet için bir yaptırıma dönüşen toplumsal cinsiyet anlayışı, spesifik
olarak kadınların kendi varlıklarını ispat etme yolunda engellerin ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Modernizmin ve
sekülerleşmenin etkisi ile değişen toplumsal cinsiyet algısı kadını kamusal
alana davet etmiştir. Türk- Müslüman toplumunda da kadının mahremi temsil edişi
kısmen sona ermiş özneleşme süreci ivme kazanmıştır. İnsan haklarının son
derece önem kazandığı evrensel platformda kadın ve kadının özneleşmesi için
atılan adımlar toplumsal cinsiyet kavramının değişen yüzünü açıkça göstermekte
ortaya konulan istatistiki veriler de bunu destekler mahiyettedir.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2015 |
Gönderilme Tarihi | 6 Ocak 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 15 Sayı: 2 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.