Because Borden Parker Bowne
(1847-1910) who was the founder of the philosophy school of Boston Personalism thinks
that the beings who have the attributes of self-knowing and self-control, namely
God and man are personal, and the beings
which don’t have at least one of these attributes are not personal; He is among
the philosophers who consider to ascribe to God personality necessary. According to Bowne, God’s being personal means that He knows,
determines and directs Himself and His activities.
According to
Bowne’s comprehension, the objections which are asserted against God’s
personality arise from the delusion that the limitations which are peculiar to
human personality restricts also the absolute personality of God. The
supposition that human personality and God’s personality are the same,
underlies this delusion. But personality must be regarded as two separate
categories one of which is perfect that is complete personality and the other
of which is finite that is incomplete personality. According to this
disjunction, perfect personality is peculiar to only God who is an Infinite
being. The absolute knowledge and self-possession which are necessary to
perfect personality can be found only in the absolute and infinite being upon
whom all things depend. But finite personality is peculiar to mankind. The
finiteness and incompleteness of the human personality arise from the
dependence of human upon God to come into being and to exist. This finite
personality of man is the feeblest
and faintest image of
God’s personality.
But in our opinion, because we
don’t have any sensorial perception and empirical knowledge about God, it
cannot be alleged that to assert the claim that God’s personality is the
infinite and perfect form of human personality and human personality is the incomplete
and finite form of God’s personality is necessary. For this reason, the thesis
that “human personality is entirely different from Divine personality with
regard to its nature and there is no structural similarity between them” can be
defended reasonably and equally at least as the thesis that “human personality
is the feeblest
and faintest image of God’s personality that is man’s personality is the
finite and incomplete form of God’s personality”. In this context, it can be
asserted that as a result of a mental illusion, the bearing of both Divine and
human attributes on the same world of objects cause the supposition that there
is an ontological and structural similarity between the attributes and
personalities of God and man.
Boston
Personalizmi adlı felsefe ekolünün kurucusu olan Borden Parker Bowne
(1847-1910), kendini bilme ve irade niteliklerine sahip olan varlıkların yani
Tanrı ve insanın kişilikli olduğunu, bu niteliklerden en az birisini taşımayan
varlıkların ise kişilikli olmadığını düşündüğü için, Tanrı’ya kişilik
atfedilmesini gerekli gören felsefeciler grubunda yer alır. Bowne’a göre
Tanrı’nın kişilikli olması, Onun kendisini ve faaliyetlerini bilip belirlediği
ve yönettiği anlamına gelir.
Bowne’un
anlayışına göre, mutlak olan Tanrı’nın kişiliğine karşı öne sürülen itirazlar,
insan kişiliği için geçerli olan kısıtlılıkların Tanrı’nın kişiliğini de
sınırlandırdıkları yanılgısından kaynaklanır. Bu yanılgının temelinde de beşerî
kişilikle Tanrısal kişiliğin tamamen aynı olduğu zannı yatar. Halbuki kişilik;
tam yani mükemmel kişilik ve sonlu ya da eksik kişilik olmak üzere iki ayrı
kategori halinde ele alınmalıdır. Bu ayrıma göre mükemmel kişilik yalnızca
sonsuz bir varlık olan Tanrı açısından mümkündür. Mükemmel ve eksiksiz
kişiliğin şartları olan mutlak ilim ve irade, yalnızca bütün şeylerin kendisine
bağımlı olduğu Mutlak ve Sonsuz Varlık’ta bulunabilir. Sonlu kişilik ise
insanoğluna mahsustur. Beşerî kişiliğin sonlu ve eksik
olması; insanın, var olabilmek ve varlığını sürdürebilmek için Tanrı’ya muhtaç
olmasından kaynaklanır. İnsanlara özgü bu sonlu kişilik, Tanrı’nın kişiliğinin
en zayıf ve en soluk bir kopyasından ibarettir.
Ancak
kanaatimizce, Tanrı hakkında hiçbir duyusal algıya ve empirik bilgiye sahip
olmadığımız için, Tanrı’nın kişiliğinin insanın kişiliğinin sonsuz ve mükemmel
şekli, beşerî kişiliğin de Tanrı’nın kişiliğinin eksik ve sonlu şekli olduğunu
savunmanın zorunlu olduğu iddia edilemez. Bu
yüzden “beşerî kişiliğin Tanrısal kişilikten mahiyet itibariyle tamamen farklı
olduğu, aralarında yapısal bir benzerlik olmadığı” tezi, en azından “beşerî
kişiliğin ilâhî kişiliğin sonlu ve eksik şekli ya da zayıf ve solgun bir
kopyası olduğu” teziyle aynı ölçüde ve onun kadar makul bir şekilde
savunulabilir. Bu çerçevede, Tanrısal ve beşerî sıfatların aynı nesneler
dünyası üzerinde taalluk ve tecelli etmelerinin, zihinsel bir illüzyon
neticesinde, Tanrısal sıfatlar ile beşerî sıfatlar ve Tanrısal kişilikle beşerî
kişilik arasında ontolojik ya da yapısal benzerlik bulunduğu varsayımına yol
açtığı da ileri sürülebilir.
Anahtar Kelimeler: Borden
Parker Bowne, Tanrı, Kişilik, Özbilinçlilik, İrade.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Haziran 2019 |
Gönderilme Tarihi | 18 Nisan 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 19 Sayı: 1 |
Correspondence Address
Cukurova University, Faculty of Theology, Balcali Campus, 01330, Saricam/Adana.