Edebiyatın ölüm ve intihar fikriyle ilişkisi genellikle intihar eden ya da intiharı deneyen sanatçılar üstünden değerlendirilir. Eğer konu sadece intiharsa o zaman da felsefî, sosyolojik ya da psikolojik sebepleri üzerinde durulur. Oysa bir yazma eylemi olarak intiharın değerlendirilmesi sanatçıyı ve eserini anlamada yardımcı olabilecek bir bakış açısı sunabilir. Bu nedenle intiharın yazın formu olarak ortaya konuluşunu Osmanlı’nın ünlü kadın şairlerinden biri olan Nigâr Hanım’ın şiirlerinden hareketle değerlendirilmiştir. Nitekim onun şiirlerinde ölüm konusu önemli bir yer tutmaktadır. Efsûs I, Efsûs II, Nirân ve Aks-i Sadâ adlı kitaplarında şairin iç dünyasına ve özel yaşamına dair imgelerin yoğunluk kazandığı görülmektedir. Mutsuz bir hayatı olan şair özellikle artık hayatta olmayan sevdiklerine şiirler yazmaktadır. Öncelikle küçük yaşta bir trafik kazası neticesinde kaybettiği kardeşi için yazdığı şiirlerinde şairin oldukça hassas bir ruh hali taşıdığını görmekteyiz. Annesinin ölümünün ardından babasının intihar etmiş olması Nigâr Hanım’ın şiirlerinde ölüm konusunun daha büyük bir önem kazanmasına neden olmuştur. Ondört yaşında şiir yazmaya başlayan şairin gençken intihara eğilimli düşüncelerinin yaşı ilerledikçe hayattan yakınmalara dönüştüğünü söyleyebiliriz. Bu noktada “yazarken ölmek” fikrini irdelemek gerektiğini düşünmekteyiz. Biz bu çalışmamızda Nigâr Hanım’ın eserlerinde ölüm konusunun romantik bir duyuşla kaleme alındığını göstermeye çalışacağız. Edebiyatta ölüm konusunu da bir yönüyle tartışmaya çalışacağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 14 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |