Antony Flew has spent nearly two-thirds of his life arguing against the existence of an omnipotent and all-knowing God, but towards the end of his life, he has accepted the existence of one. He argues that his change is due to the principle of “follow the argument wherever it leads”. He states that at first the argument required to oppose the existence of God, but the argument now leads him to accept the idea that there is a God. This study will consider whether Flew applies the principle “follow the argument wherever it leads” when it comes to Islam. While doing this, first, Flew's conception of God, which he endorsed after accepting the existence of God, will be briefly described. Then, his thoughts on Christianity after the acceptance of God’s existence will be addressed. Next, the arguments he developed against Islam will be evaluated. Finally, it will be discussed whether he adapts the principle of “follow the argument wherever it leads” when Islam is at stake. As a result, it has been seen that Flew should at least have shown the tolerance he showed to Christianity, which he rejected, to Islam in accordance with the principle of “follow the argument wherever it leads” nevertheless, he did not reconsider his former harsh and biased claims about Islam
Ömrünün, neredeyse üçte ikisini her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen bir Tanrı’nın varlığına karşı argümanlar geliştirmekte geçiren, ancak son zamanlarında bir Tanrı’nın varlığını kabul eden Antony Flew, değişiminin, her zaman temel aldığını iddia ettiği “kanıtın götürdüğü yere git” ilkesinin bir gereği olduğunu ileri sürer. Öncesinde kanıtın Tanrı’nın varlığına karşı durmayı gerektirdiğini ancak şu an kendisini bir Tanrı’nın var olduğu düşüncesini kabul etmeye yönlendirdiğini ifade eder. Bu çalışma, Flew’un “kanıtın götürdüğü yere gitmelisin” ilkesini İslam söz konusu olduğunda tatbik edip etmediğini ele alacaktır. Bunu yaparken öncelikle Flew'un görüş değiştirmesi sonrasında benimsediği Tanrı anlayışı kısaca anlatılacaktır. Daha sonra Hıristiyanlık hakkındaki düşüncelerine değinilecektir. Ardından İslam'a karşı ileri sürdüğü argümanlar değerlendirilecektir. Son olarak, İslam mevzubahis olduğunda Flew’un “kanıtın götürdüğü yere git” ilkesine uyup uymadığı tartışılacaktır. Sonuç olarak, Flew'un en azından reddettiği Hristiyanlığa göstermiş olduğu müsamahayı “kanıtın götürdüğü yere gitmelisin” ilkesi gereği İslam’a da göstermesi gerektiği ancak İslam’a dair eskiden sahip olduğu sert ve taraflı iddialarını yeniden gözden geçirmediği görülmüştür.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |