The Ash’arī school of theology adopted a cautious stance towards cosmological and teleological arguments in attaining certain knowledge of divine attributes and addressed the problems inherent in reason-based theological approaches. In this context, the Ash’arī school emphasized the epistemic challenges that human reason might encounter in constructing a positive (or natural) theology concerning the absoluteness (perfection) of divine attributes. The school preferred to justify the necessity of revelation while critically reexamining existing rationalist theological approaches. However, rather than completely rejecting reason, The Ash’arī theologians still employed it as a source of knowledge within specific boundaries to establish their own theological framework. The article, which deals with the issue of (absolute) divine attributes, investigates the epistemic limits of this problem within the framework of the principles established by the Ash’ariyya and Rāzī.
Rationalist theology, which uses sensible data as a source of knowledge, can generate knowledge concerning the metaphysical world by starting from the physical realm. However, Ash’arī theologians, particularly Fakhr al-Dīn al-Rāzī, who preferred a cautious approach to rationalist theology, critically examined the limits of reason, not only in the metaphysical context but also within the framework of the physical world. In this context, it is possible to study the limits and potentials of rational knowledge from the Ash‘arī perspective within the framework of three main questions: i) Can humans, in accordance with their rational and intellectual capacity, know the existence of a being with certainty (qat‘ī)? ii) If the existence of a being can be known with certainty, what are the limits of certainty (qat‘ī) concerning the knowledge of its attributes or qualities? iii) Is it possible to construct a comprehensive and certain theology of divine attributes independent of revelation, based solely on the physical world?
The Ash’arī theologians respond positively to the first question by asserting that the existence of God can be proven through methods of speculative reasoning (naẓar) and deduction (istidlāl). While the article does not delve deeply into this question, it touches on the topic slightly. However, in the context of the second question, Ash‘arī theological thought, especially Rāzī’s approach, demonstrates a critical difference within the framework of the distinction between qat’ī and ẓannī knowledge. In Rāzī’s understanding of theology, which is shaped around a negative theology (tanzīhī approach), he problematizes the status of knowledge about divine attributes in this context and argues that some explanations, which are assumed to carry absolute certainty, should, in fact, be categorized as probable (ẓannī) knowledge.
The central issue of the article is the responses to the third question. Rāzī’s analyses specifically question the possibility of reaching certain conclusions about God’s attributes starting from the physical world. According to him, because human knowledge of the observable world is largely built upon hypothetical assumptions, the results reached about God through this method are devoid of certainty. Accordingly, the arguments developed from effect to cause cannot provide absolute certainty about God’s essence and attributes. As a result, the attempt to explain the issue of absolute divine attributes through cosmological and teleological arguments, independent of revelation, becomes a problematic question.
In conclusion, this article seeks to reconsider the limits of reason-based theology by examining Rāzī’s contributions to the understanding of the Ash‘arī theology through textual analysis and dialectical method. Rāzī’s critical analyses question the epistemic value of classical approaches and open up a discussion about the certainty of arguments derived from the physical world. In this context, Rāzī’s analyses shed light on internal debates in classical Islamic thought and provide an Ash’arī perspective on contemporary philosophical and theological discussions, such as those around intelligent design or fine-tuning arguments.
Kalām Fakhr al-Dīn al-Rāzī Itqān and Iḥkām Aṣlaḥ Perfect Universe Mu’tazila Absolute Divine Attributes
Eş‘arîler, kozmolojik ve teleolojik argümanların ilâhî sıfatlar hakkında katî bilgi verdiği düşüncesine karşı ihtiyatlı bir tutum sergilemiş ve akıl temelli teolojik açıklamaların içerdiği sorunları ele almışlardır. Bu bağlamda, Eş‘arîlik, ilâhî sıfatların mutlaklığını (mükemmelliğine) pozitif (ya da doğal) bir teoloji üzerinden izah etme girişiminde insan aklının karşılaşabileceği epistemik zorlukları vurgulamış ve vahyin zorunluluğunu, mevcut akılcı teolojik yaklaşımlar üzerinden tartışarak temellendirmeyi tercih etmiştir. Bununla birlikte aklı bütünüyle reddetmek yerine onu belirli sınırlar içerisinde bir bilgi kaynağı olarak temel almış ve kendi kelâmî çerçevesini oluşturmuştur. Bu kapsamda, (mutlak) ilâhî sıfatlar meselesini ele alan makale, kozmolojik ve teleolojik argümanların aklî sınırlarını, Eş‘arîliğin tesis ettiği prensipler çerçevesinde ve Fahreddîn er-Râzî’nin bakış açısıyla değerlendirmektedir.
Duyuların verilerini bir bilgi kaynağı olarak temel alan kelâm, duyulara konu olan âlemden yola çıkarak akılla metafizik âlem hakkında bilgi üretebilmektedir. Aklin kullanımına bağlı olarak şekillenen kelam ekolleri içerisinde, mahza akılcı (rasyonalist) teolojiye temkinli yaklaşmayı tercih eden Eş‘arî kelâmcıları ve özellikle Fahreddîn er-Râzî, aklın sınırlarını yalnızca metafizik bağlamda değil, duyular âlemi çerçevesinde de eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutmuştur. Bu bağlamda, Eş‘arîlik açısından aklî bilginin sınırlarını ve imkânlarını üç temel soru çerçevesinde ele almak mümkündür: i) İnsan, aklî ve entelektüel kapasitesi doğrultusunda bir varlığın mevcudiyetini kesin bilgi (katiyyet) seviyesinde bilebilir mi? ii) Eğer bir varlığın mevcudiyeti kesin olarak bilinebiliyorsa, bu varlığın özellikleri veya sıfatları hakkındaki bilginin kesinlik (katiyyet) sınırları nelerdir? iii) Fizikî âlemden hareketle ve vahiyden bağımsız olarak, ilâhî sıfatlar hakkında kapsamlı ve kesin bir teoloji oluşturmak mümkün müdür?
Eş‘arîlik, nazar ve istidlâl yöntemleri aracılığıyla Allah’ın varlığının ispat edilebileceğini savunarak birinci soruya olumlu bir yanıt vermektedir. Makale, Eş‘arîlerin bu tutumunu derinlemesine incelemese de bu konuya kısmen temas etmektedir. Ancak ikinci soru bağlamında, Eş‘arî kelâm düşüncesi ve özellikle Fahreddîn er-Râzî’nin yaklaşımı, katiyyât-zanniyyât ayrımı çerçevesinde kritik bir farklılaşma göstermektedir. Râzî, negatif teoloji (tenzîhî/selbî yaklaşım) ekseninde şekillenen kelâm anlayışında, ilâhî sıfatlar hakkında elde edilen bilgilerin katiyyât-zanniyyât bağlamında statüsünü problematize etmiş ve mutlak kesinlik taşıdığı varsayılan bazı açıklamaların aslında zannî bilgi kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Makalenin üzerinde yoğunlaştığı temel mesele ise üçüncü soruya verilen yanıtlardır. Râzî’nin analizleri, özellikle fiziksel âlemden hareketle Tanrı’nın sıfatlarına dair kesin sonuçlara ulaşılabilme ihtimalini sorgulamaktadır. Ona göre gözlemlenebilir dünyaya dair insan bilgisinin büyük ölçüde varsayımsal kabuller üzerine inşa edilmesi, Tanrı hakkında bu yolla ulaşılan sonuçların da katiyyetten yoksun olmasına yol açmaktadır. Bu doğrultuda, eserden müessire doğru geliştirilen argümanların Tanrı’nın zâtı ve sıfatları hakkında tam anlamıyla kesin bilgi sağlayamayacağı fikri, dolayısıyla vahiyden bağımsız olarak, kozmolojik ve teleolojik argümanlarla özellikle mutlak ilâhî sıfatlar meselesini açıklamanın imkânını bir soruna dönüştürmektedir.
Bu makale, metin analizi yolu ve diyalektik yöntem ile Fahreddîn er-Râzî’nin Eş‘arî kelâmının anlaşılmasına yaptığı katkıları ele alarak, akıl temelli bir teolojinin sınırlarını yeniden gözden geçirmeyi amaçlamaktadır. Râzî’nin eleştirel tahlilleri, klasik yaklaşımların bilgi değerini sorgulamakta ve Eş‘arîliğin iç dinamikleri çerçevesinde fizik âlem üzerinden çıkış yapan argümanların kesinliğini tartışmaya açmaktadır. Bu bağlamda, Râzî’nin analizleri hem klasik İslam düşüncesindeki iç tartışmalara ışık tutmakta hem de akıllı tasarım veya ince ayar argümanı gibi modern felsefî ve teolojik bağlamlarda sürdürülen tartışmalara Eş‘arî bir perspektif sunmaktadır.
Kelâm Fahreddin Râzî İtkân ve İhkâm Aslah Mükemmel Âlem Mu‘tezile Mutlak İlâhî Sıfatlar
I would like to express my sincere gratitude to Prof. Dr. Osman Demir, Doc. Dr. Ibrahim Aksu, and Zeliha Uluyurt for reading the article and offering their valuable criticism and feedback
| Birincil Dil | Türkçe |
|---|---|
| Konular | Kelam |
| Bölüm | Makaleler |
| Yazarlar | |
| Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2025 |
| Gönderilme Tarihi | 13 Mart 2025 |
| Kabul Tarihi | 22 Mayıs 2025 |
| Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 68 |