Öz
Şerhu Nuhbeti’l-fiker adlı eserinde, Ali el-Kârî’nin Şerhu Şerhi Nuhbeti’l-fiker adlı eserinden çok fazla istifade ettiği anlaşılan, hatta intihal derecesine varacak seviyede bu eserden alıntılar yaptığı müşahade edilen Bursevî’nin bu eserinde göze çarpan en büyük problem Bursevî’nin Ali el-Kârî’ye karşı takındığı olumsuz tavırdır. Bursevî şerhinin hiçbir yerinde Ali el-Kârî ve eserinin ismini zikretmemiş, hatta ondan söz ederken imalı ve alaycı bir üslup kullanmış, nadiren de olsa hakaret içeren ifadelerle ona işaret etmiştir. Bursevî’nin, Ali el-Kârî’ye karşı takındığı bu olumsuz tavrı, o dönemdeki nakil geleneğiyle veya Ali el-Kârî’nin şerhinin ismini zikretmeye ihtiyaç bırakmayan şöhretiyle açıklamak mümkün olmadığı gibi Ali el-Kârî’nin, Muhyiddîn İbnü’l-Arabî karşıtı cephe olan Kadızâdeliler tarafında yer almasına bağlamak da mümkün gözükmemektedir. Zira Bursevî’nin Şerhu Nuhbeti’l-fiker dışındaki bazı eserlerinde Ali el-Kârî ve eserinden ismen söz ettiğini tesbit etmiş bulunmaktayız. Buna ilâveten Bursevî’nin muhtelif eserlerinde, Ali el-Kârî’nin Şerhu Şerhi Nuhbeti’l-fiker’i dışındaki diğer eserlerinden bahsederken bazen müellif ve eser ismi birlikte, bazen sadece müellif ismiyle, bazen de müellif ismi olmadan eser isimleriyle söz etmesi bu kanaatimizi destekler mâhiyettedir. Bu kanaatimizi destekleyen diğer bir husus da Bursevî’nin mezkur eserlerini te’lif ettiği tarihler dikkate alındığında, zaman içinde Ali el-Kârî hakkındaki düşüncelerinde olumludan olumsuz yöne veya olumsuzdan olumlu yöne doğru bir kayma olduğu ihtimalinin ortadan kalkmış olmasıdır. Bütün bu zikredilen hususlardan sonra Bursevî’nin Ali el-Kârî’ye karşı takındığı bu olumsuz tavra neden olabileceğini düşündüğümüz tek bir sebep kalmaktadır ki o da Bursevî’nin kendi şerhinin, Ali el-Kârî’nin şerhinin gölgesinde kalmasını istemediği için böyle bir yöntem ve üslup benimsemiş olabileceği ihtimalidir. Bursevî bu eserin bilinmesini özellikle istememiş olabilir.