Bu çalışmanın amacı, toplumların mitolojileri ve
kültürlerinde yaşanan toplumsal cinsiyet rollerinin dönüşümünü ele almaktır.
Mitoloji konulu bu çalışmanın temeli androjen özelliklere sahip Hint tanrısı
Şiva olacaktır. Mitoloji'de androjenlik cinsiyetlerden önce yer-gök ve
ışık-karanlık bütünselliğini zikreder, bu bütünsellik her şeyin birbiri ile
daha yitirilmemiş bir holistik varoluşa işaret eder. Bu holistik yani bütüncül
dünya anlayışında "hiyerarşi'ye kesinlikle yer yoktur, her şey kelimenin
tam anlamıyla 'eşittir'. Hiç bir 'şeyin' diğer bir 'şeye' üstünlüğünü iddia
etmediği bir "dünya düzeni": Bu egalitarizmin beraberinde getirdiği
başka bir etkisi de bir anlamda iyi ve kötü'nün henüz ayrışmamış olmasıdır.
Mitolojik anlamda bu "egalitarizm" anaerkiye tekabül etmektedir.
Gelişen ataerkil din sistemleri ile beraber anaerki önemini gitgide yitirirken,
mitolojilerde artık bu bütünlüğün ayrıştığını ve ayrışan bu parçalara belli
değerlerin atfedildiği görülmektedir. Yer, karanlığa ve bir anlamda cehennemi
barındıran kötü evrene ve ölüler dünyasına tekabül ederken, gök aydınlığa ve
cennete ve eril olan tek tanrıya tekabül ettiğini görürüz. İşin gender
(cinsiyet) açısından önemi gayet aşikardır: Yer, yani toprak, dişi ile
ilişkilendirilirken göğün erkek ile ilişkilendirildiğini görebilmek mümkündür.
Ancak bu ayrışmanın beraberinde kültür tarihi açısından son derece sancılı
etkileri beraberinde getirdiği söylenebilir: İnsanlık artık ötekileştirdiği her
şeyi yer, karanlık ve cehennem ile aynı kefeye koyarken (inferiority),
kendinden gördüğü her şeyi putlaştırıp yükseltme (superiority) eğilimini
edinerek bütün savaşlara ve felaketlere sebebiyet veren alışkanlıkları edinerek
tarihte kanlı sayfalar açmıştır: Savaşlar, ırkçılık, katliamlar hep bu
ˈayrışma'nın devamı olarak görülebilir.
Bu dualizmin mitolojide bir anlamda androjen
tanrılar veya varlıklar sayesinde aşıldığını görmek mümkündür. Androjenlik bu
bağlamda erkek (andros) ve kadın (gyn)'nin biraradalığı değil, bütün bu ayrışan
ve iki cinsiyetin temsil ettiği sembolik düzlemdeki özellikler bir araya
gelerek kültürel bir ütopya oluşturduğunu söylemek mümkün olabilmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Mayıs 2019 |
Gönderilme Tarihi | 17 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 1 |