Amaç: Preeklampsi gebeliğin 20. Haftasından sonra ortaya çıkan ve hipertansiyon ile karakterize bir gebelik komplilkasyonudur. Hastalığın patogenezinde uterovasküler yetmezliğe bağlı gelişen doku iskemisi ve buna ortaya çıkan oksidatif stres rol oynar. Vücutta oksidatif dengenin korunmasında dinamik tiyol-disülfit dengesi önemli bir rol oynar. Bu çalışmada preekalmpsili gebelerde serum dinamik tiyol-disülfit dengesi ve TNF-α ve düşük doğum ağırlığı ile ilişkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yöntemler: Preeklampsi tanısı almış 30 gebe ile yaş ve cinsiyet olarak eşitlenmiş 30 sağlıklı gebe kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edildi. Tüm gebelerden 2.veya 3. Trimesterlerde sabah açlık kanları toplandı. Tüm örnekler 1500 x g'de 10 dakika santrifüj edildikten sonra serum örnekleri porsiyonlara ayrıldı ve -80 °C'de saklandı. Serum total tiyol ile native tiyol düzeyler kolorimetrk yöntemle otoanalizörde ölçüldü ve disülft değerleri “disülfit miktarı= (Total Tiyol – Native Tiyol)/2” formülü ile hesaplandı. Serum TNF-α düzeyleri ise ELISA yöntem ile ölçüldü.
Bulgular: Preeklampsili gebelerde sistolik ve diyastolik kan basınçları kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti (p<0,001) ve doğum ağırlıkları (sırasıyla, r=-0.766, r=-0.705, p=0.000) ile anlamlı derecede negatif yönde körele idi.
Preeklampsi grubunda total ve native tiyol düzeyler anlamlı derecede düşük iken, hesaplanan disülfit değerleri ile serum TNF-α düzeyleri kontrollere göre anlamlı derecede yüksek saptandı (p<0,001). Native tiyol ile gestasyonel yaş ve doğum ağırlığı arasında anlamlı pozitif orta derecede korelasyon, (sırasıyla, r=0.536, r=0.497, p=0.000) mevcuttu. Hesaplanan disülfit değerleri ile TNF-α arasında pozitif yönde (r=0.575, p=0.000), gestasyonel yaş ve doğum ağırlığı arasında zayıf ama negatif yönde anlamlı korelasyon mevcuttu (sırasıyla, r=-0.350, p=0.006, r=-0.272, p=0.035).
Sonuç: Preeklampsili gebelerde sistemik dolaşımda hem total hem de nativ tiyollerin azalması ve hesaplanan disülfit miktarının artması dinamik tiyol-disülfit dengesinin preeklampsi patogenezinde önemli bir rolü olabileceğini ve düşük doğum ağırlığı ile ilişkili olabileceğini düşündürmektedir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tıp Eğitimi |
Bölüm | Araştırma Yazıları |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 28 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |