Türkçe’de büyü kelimesi ile karşılık bulan sihir kelimesi, Arapça’da çevirme, aldatma, hile yapma, gizli gibi anlamlara gelirken terim olarak hile yapma ve gizli bir sebeple bir şeyi başka bir mahiyete çevirme, söz veya fiillere başvurmak suretiyle olağanüstü bir sonuç elde etme şeklinde tanımlanmaktadır. Tarihi, milattan önce binlerce yıl olarak ifade edilen sihrin, dünyanın farklı bölgelerinde farklı adlar altında ama aynı amaca hizmet eden çok çeşitli uygulamaları söz konusudur. Sihrin uygulanışında bir menfaat, akıl karışıklığı ile ikna, muhatabını aldatma, çevredekilerin gözünü boyama ve ilgili kişileri etki altına alma gibi niyetler yer almaktadır. El çabukluğu, göz boyama, hipnoz, telepati, belli özelliklere sahip bazı maddeleri kullanmak suretiyle de sihir yapılmıştır.
Sihir çatı bir kavramdır. Büyü ile de ifade edilen sihir, çok farklı tasniflere tabi tutulmuştur. Ancak değişik yapılış şekilleri ve kullanılan materyallerin çokluğu nedeniyle çeşitleri tam olarak tespit edilemez durumdadır. Kur’an’da sihrin geçtiği ayetler incelendiği zaman genel olarak sihir çeşitleri üç grupta toplanabilmektedir. Birinci gurupta; semavi güçlerin yardımıyla yapılan ve tılsım olarak adlandırılan sihir, ikinci gurupta; çeşitli materyaller kullanmak suretiyle ya da hayal kurdurma yoluyla yapılan sihir, son gurupta ise ipe düğüm atılarak ya da ipin üzerine okumak suretiyle yapılan sihir yer almaktadır. Ayetlerde bahsedilen sihirler, gerçekliği olmayan fakat sihir-büyü inancına sahip olanlar ile bu işi meslek edinen kimselerin iddialarıdır.
Sihir işini meslek edinen insanlar kendilerinin şeytan ve cinlerle temas kurabildiklerini, onlara etki ederek yönetebildiklerini iddia etmişlerdir. Sihir ve büyü işini gerçekleştirebilmek için Allah’a şirk koştukları, şeytana ve yıldızlara taparak onlardan yardım elde etmeye çalıştıkları belirtilmektedir. Günümüzde halk arasında yaygın olarak müracaat edilen sihir çeşitleri genel olarak aktif-pasif ya da ak-kara büyü şeklinde sınıflandırılarak; rukye, azaim, astroloji, tahyil ve şa’beze olarak adlandırılmaktadır.
Hz. İbrahim’in peygamberlik ile görevlendirildiği dönemde Babil, Irak, Şam, Mısır ve Anadolu’da da büyü inancı oldukça yaygın olup, en meşhur uygulamalar gözbağcılık ve hokkabazlık olarak adlandırılmaktadır. Milattan önce Yahudilerin hüküm sürdüğü zaman dilimlerinde ve İslam öncesi Türklerde de sihir-büyü oldukça yaygın olup, gaypten haber veren, hastaları tedavi eden ve efsunlanmış taşlarla rüzgâr estirip yağmur yağdıran Kam’lar (tanrılar, ruhlar ve cinler ile irtibatlı şaman) vardı. Hastaları tedavi için kurşun döktürme, cin çıkarma ve nazarlık oldukça yaygındı. İlahi dinlerin tamamı sihirbaz ve büyücülere karşı tavır takınmış, sihir ve büyüyle uğraşmayı şirk olarak nitelendirmiş ve onların kafir olduklarına hükmetmiştir. Gerekçe olarak sihir ile doğrunun yanlış, yanlışın doğru olarak gösterilebildiği dolayısıyla insanların aldatıldığını ortaya koymuştur. Çünkü sihir ve büyüde her zaman gizemli bir sebep bulunmaktadır. Ayrıca görünüş itibariyle cezbedici olup, ne şekilde uygulanırsa uygulansın arka planında aldatma ve art niyet bulunmaktadır.
Bakara, A’râf, Yûnus, Şu’arâ ve Tâhâ surelerinde yoğunlaşan sihir ve sihirbazlık ile ilgili anlatılar, Hz. Mûsâ döneminde yaşanan olaylardandır. Ayetlerin bütününe bakıldığı zaman Kur’an’ın büyüyü her zaman hayal ettirme, uydurma iş, tuzak, basiretsizlik, gözlerin yanılsaması ve gözlerin aldatılması bağlamında zikrettiği görülmektedir. Firavun’un sihirbazlarının Firavun’un güdümünde olmaları da sihir-büyünün hakikatinin olmadığını aslında gözler önüne sermektedir. Firavun’un sihirbazlara tehditler savurması sihirbazların acziyetini göstermektedir. Yine sihrin kimi yorumcular tarafından iki melek, kimileri tarafından da iki insan tarafından Babil’de insanlara imtihan amacıyla öğretildiği de bir Yahudi gayreti olup Bakara sûresinin 102. ayetindeki ifade Yahudilerin asılsız iddialarını yalanlamak içindir.
Bu makalede sihir kavramının muhtevası, etkisi ve hakikati ile ilgili Kur’an ayetleri ve hadis rivayetleri merkeze alınarak analitik bir çalışma ortaya konmaya çalışılmıştır. Halk arasında yaygın olarak bilinen bu inancın İslam’ın temel kaynaklara uygun olup olmadığı üzerinde durularak tarihsel ve toplumsal seyri incelenmiş gerek Kur’an gerekse hadis rivayetlerinde Allah’ın yeryüzünde yegâne hâkim oluşu ve tevhidi hâkim kılma emrine gölge düşürecek hurafe, bidat ve batıl inancın reddedildiğinin vurgulandığı tespit edilmiştir.
The term "magic," often corresponding to the Turkish word büyü, derives from the Arabic siḥr, which linguistically encompasses meanings such as alteration, deception, trickery, and concealment. As a technical term, it is defined as employing deception or hidden causes to transform something's nature or achieving extraordinary results through specific words or actions. Magic, whose origins date back thousands of years BCE, has been practiced under various names across different regions of the world, yet with the shared purpose of manipulation and influence. Its application often involves intentions such as personal gain, inducing confusion, deception, mesmerizing onlookers, or exerting influence over individuals. Methods include sleight of hand, optical illusions, hypnosis, telepathy, or the use of specific materials with properties.
Magic (siḥr) is an overarching concept referred to as büyü. It has been classified into numerous categories, yet the diversity of its practices and materials has rendered a comprehensive taxonomy nearly impossible. When analyzing the Qur'anic verses where magic is mentioned, the forms of magic can generally be grouped into three categories: (1) magic performed with the aid of celestial forces, often termed talismanic magic; (2) magic achieved using materials or by inducing illusions; and (3) magic involving actions such as knot-tying or recitations over objects. The magic described in the Qur'an is portrayed as lacking true reality and is instead associated with claims made by those who profess belief in magic or by practitioners who commercialized the craft. Practitioners of magic claim to have contact with jinn and devils, asserting that they can manipulate these beings. To achieve their magical outcomes, they are said to commit shirk (associating partners with Allah), worship devils or celestial bodies, and seek their assistance. In contemporary society, common forms of magic are generally categorized as active-passive or white-black magic and include practices such as ruqya (incantations), aza’im (invocations), astrology, illusionary tricks (tahyil), and sleight of hand (sha'baza).
During the time of the Prophet Ibrahim's mission, belief in magic was widespread in regions such as Babylon, Iraq, Syria, Egypt, and Anatolia. The most notable practices of that period included illusionary tricks and sleight of hand. Similarly, magic was prevalent among the Israelites prior to Islam, as well as among pre-Islamic Turks, where shamans (kam) -believed to be in contact with deities, spirits, and jinn- engaged in practices such as foretelling the unseen, healing the sick, and using enchanted stones to summon wind or rain. Among such rituals were the use of molten lead for healing, exorcisms, and protective talismans against the evil eye. All divine religions have taken a firm stance against magicians and sorcerers, condemning magic as shirk and declaring its practitioners as disbelievers. The justification lies in magic's capacity to present falsehood as truth and truth as falsehood, thereby deceiving and misleading people. Magic and sorcery invariably involve a concealed motive, appearing superficially alluring but ultimately grounded in deceit and malice, regardless of their form or application.
The Qur'anic narratives about magic, concentrated particularly in Surahs Al-Baqarah, Al-A’raf, Yunus, Ash-Shu’ara, and Taha, primarily recount events from the time of Prophet Musa. A comprehensive analysis of these verses reveals that the Qur'an consistently refers to magic as an act of illusion, fabrication, deception, or visual misrepresentation. For instance, the magicians serving Pharaoh exemplify how magic is devoid of inherent reality, as their subservience to Pharaoh's threats underscores their inability to perform genuine miracles. Furthermore, interpretations attributing the teaching of magic to two angels or humans in Babylon, as mentioned in Surah Al-Baqarah (2:102), have been identified as distortions stemming from Judaic influences, with the verse explicitly refuting such unfounded claims.
This article endeavors to conduct an analytical study centered on the content, influence, and reality of the concept of magic, drawing upon Qur'anic verses and prophetic traditions (ahadith). It examines the historical and societal trajectory of this belief, questioning its compatibility with Islam's primary sources. The findings emphasize that Islam unequivocally rejects superstitions, innovations, and false beliefs that undermine Allah's singular sovereignty and the principle of monotheism (tawhid), as established in both the Qur'an and the Sunnah.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Aralık 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Kasım 2024 |
Kabul Tarihi | 21 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 2 |
Dergi İletişim: dinbil@alparslan.edu.tr
Din ve Bilim-Muş Alparslan Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.