Öz
Ortaçağ Avrupa’sının, farklı düşünce geleneklerinin etkileşimi
açısından tartışmalı hadiselerinden birisi de Eckhart’ın
1325 yılında Köln’de başlayıp 1329 yılında Avignon’da tamamlanan
engizisyon sürecidir. Neden engizisyona uğradığına
dair yaklaşımlar, Eckhart öğretisinin ilahiyat, felsefe
ve mistisizm arasında nasıl konumlandırılacağı ile doğrudan
irtibatlıdır. In agro dominico Papalık Emirnamesi’nde yer
alan ithamlar, kadın mistiklerden İbn Rüşdcü düşünürlere
kadar ortaçağ sapkınlığının farklı çehrelerinden izler taşır.
Bu durum günümüz araştırmalarında ayrı eğilimlere yol açmış,
düşüncesinin kökenleri ile yargılanma gerekçeleri hakkında
açıklamalar birbirinden farklı Eckhart tasavvurlarının
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çalışmada Eckhart’ın
yargılanma süreci hakkında bilgi verilmekte ve sapkınlığına
dair iddialar esas alınarak geliştirdiği öğretinin temel hususları
incelenmektedir. Varlık düşüncesi, teslis yorumu ve
dinî hayata dair eleştirilerinin kökenleri çağın diğer sapkın
akımları bağlamında ele alınmaktadır. Skolastik anlayıştan
uzaklaşmanın diğer sebeplerine değinilmekte, Papalık ve
İmparatorluk arasındaki hâkimiyet mücadelesinin Eckhart
üzerindeki yansımaları tartışılmaktadır. Böylece, siyasi ayrışmaların
kurbanı bir Katolik, kadın mistisizminin izinde
yürüyen bir heretik ve İslam düşüncesinin etkisinde bir
filozof olduğuna dair farklı yaklaşımlar, engizisyon süreci
merkeze alınarak tahlil edilmektedir. Makalede Eckhart’ın
Latince eserleri ve Almanca konuşmaları incelenmekle birlikte,
günümüz araştırmalarının genel bir değerlendirilmesi
yapılmakta ve Eckhart’a dair tezler karşılaştırmalı olarak ele
alınmaktadır.