16. yy’da İran coğrafyası önemli olaylara tanık olmuştur. Nitekim 1502 yılında Şeyh Safiyyüddîn Erdebilî ailesinden olan Şah İsmail Safevî 12 yıl boyunca gösterdiği çaba, yiğitlik ve başarıları sonucu iktidar tahtına otur-muş, saltanatı ele geçirmiştir. 50 yıllık bir süreçte tüm gücüyle ağalık ve aşiret reisliği sistemini kökünden yok etmiş, sonunda Tebriz’de saltanat tacını giymiştir. İktidar döneminin en önemli sonuçları ve en kalıcı olay ise Şiilik mezhebini yaymaktı. Çünkü Şiiliğin ülkenin ulusal ve dinsel bir-liğinde önemli faktör olduğuna inanarak günden güne önemini arttır-maya çalışmıştı. Böylece, dinsel ve aynı zamanda merkez eksenli tek bir devletin alt yapılarını oluşturabiliyordu.
Şah İsmail iktidar döneminde iki önemli noktayı hep göz önünde tut-muştur. İran tarihinin en önemli gelişmeleri arasında yer alan bu iki ge-lişme Şiiliğin geldiği konum ve Türkçenin eriştiği makamdır. Zira birinci konu kurduğu devletinin temelini oluşturuyor, ayrıca ulusal-dinsel açı-dan vatandaşlar arasında birliği sağlıyordu. Bu bağlamda gösterdiği gay-ret sonucu İran’da yaşamakta olan etnik gruplar renk, dil, soy ve diğer ayrıştırıcı faktörlere bakmaksızın “Tek İran ulusu” olarak ortaya çıkıver-mişti. Şah İsmail’in politikasının temelini “Tek yöntem, tek dil” oluşturu-yordu. Başka bir deyişle, bu temele dayanarak devletinin güçlenmesini ve aynı zamanda kendi saltanatının temelinin sağlam kalmasını garanti edi-yordu.
İkinci konuya gelince, dil faktörü Safevilerin ülke yönetimindeki önemli mekanizmalarından biri sayılıyordu. Zaten Şah İsmail kendisi biz-zat Türk’tü. Bu nedenle İran sınırları içerisindeki Azerbaycan Türklerini İran’a göç etmiş olan diğer Türklerle birlikte kendi devletinin koruma-sında yararlanmayı tercih ediyordu. Bu bağlamda, işin sonuca varması ve istenileni sağlaması bakımından “dil” faktörü önem arz ediyor, ulusal şu-uru uyandırmak ve güçlendirmek açısından devlet tarafından önemseni-yordu. Böylece, Şah İsmail tüm Türk halklarını bu politikayla bir araya getirip onlardan ülkenin siyasi gücünü sağlama almak amacıyla faydalan-mış ve ülke idaresinin üst mevkilerini; ülkenin askeri gücü ve önemli or-dularını işte bu siyaset gereği Türklere bırakmıştı. Kurduğu askeri sistemi güçlü, düzenliydi. Şamlı, İstancı, Zülkadr, Kaçar ve Arsak(Erseg) kavim-leri ise Şah İsmail’in askeri gücünün ana kaynağı sayılıyorlardı. Yani, bu Türk boyları Safevî iktidarının siyasal ve güvenlik kollarını oluşturuyor-lardı.
Birincil Dil | Farsça |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Temmuz 2017 |
Gönderilme Tarihi | 15 Eylül 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 7 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License