Recâîzâde Ekrem, bir baba olarak çok acılar yaşamıştır. Dünyaya gelen üç evladı da vefat etmiştir. Kızı Piraye doğduğu gün vefat eder. Oğlu Emced üç aylıkken yatağa düşer ve bir daha ayağa kalkamaz. O da yirmili yaşlarda ruhunu teslim eder. Oğlu Nijâd ise, belki Ekrem’in en çok üzül-düğü evladıdır. Çünkü Nijâd, kabilİyetli ve gelecek adına ümit vadeden bir çocuktur. O da yirmi yaşında bu fani dünyadan ayrılır. İşte, bir insan ve bir baba olarak başından geçenler onu, edebiyat hususunda neslinden farklı bir bakış açısına mecbur etmiştir. Zaman, çocuklarının ölümünden kaynaklanan acıyı hafifletecek yerde, her geçen gün bu acıyı derinleştirir. Hayatını, ölülerine adayan Ekrem, zaten tabiatında da var olan münzeviliğin de tesiri ile duygu ve düşüncelerini edebiyatın diline taşır. Hayatı ve yaşadıkları ne kadar acı ise, icra ettiği sanatın dili de o ölçüde acıdır. Sa-dece şiirleri değil, edebiyat kuramına dair te’lifleri hariç, kanaatimizce, bütün eserleri, kederi, ebedî bir hüzne dönen bir babanın feryatlarıdır.
Modern sanat ve edebiyat anlayışı, otobiyografik altyapıyı ısrarla sanat ve edebiyattan uzak tutmaya çalışır. Bu anlayışın sebebi, sanat eserinin, muhayyile tarafından ortaya konulana mutlak manada bir somutluk yükleme inancıdır. Hâlbuki Ekrem’in yazdıklarının tamamını, duygu ve düşüncelerini yönlendiren yaşanmışlıklarının otobiyografik izdüşümleri olarak kabul etmek gerekir.
İşte, bu çerçevede Ekrem, vefat eden çocukları için tek tek şiirler kaleme aldığı gibi, Nijâd için kitap dahi te’lif etmiştir. Bunun yanında, Ek-rem, tanısın tanımasın, başkaları için de şiirler kaleme almıştır. Bu şiirler,“Kitâbe-i Seng-i Mezâr” başlığını taşımaktadır. Bununla beraber, yazımızın da omurgasını oluşturan, kendi mezar taşı için yazdığı şiirden söz et-mek lâzımdır. Ekrem’e ait şiirin adı “Kitâbe-i Seng-i Mezâr”dır. Bugüne kadar gözden kaçan söz konusu şiir metnini verip, bir takım değerlendirmelerde bulunacağız. Bu çalışmanın esasını teşkil eden düşünce, Ekrem’in bahsettiğimiz şiirini okuyucunun dikkatine sunmaktır. Ayrıca, böyle bir şiir meydana getirme anlayışının, değişen hayat biçimiyle bağlantısı münakaşa edilecektir. Diğer taraftan, Tanzimat neslinin yaşadığı medeniyet krizinin sebep olduğu inanç krizi de bu şiir metni etrafında ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 4 Şubat 2019 |
Gönderilme Tarihi | 3 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 10 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License