Dünyanın her yerinde, her dönemde ve kültürde insanlar, varoluşsal doğalarından ve hatta bilişlerinden doğan ortak yetenek ve kabiliyetlere sahiptir. Her ne kadar kültürel, zamansal ve mekânsal ayrılıklar ve farklı şahsi tecrübelere sahip olsalar da insanların bilişlerinin ve deneyimlerinin büyük bir kısmı genel ve ortaktır. Önemli olan, bu edinimlerin yüzey ya-pısındaki bu ayrılık ve farklılıkların ve onların derin yapısının neredeyse aynı ve bir diğerinin benzeri olmasıdır. Çünkü insanoğlunun kapasite ve yeteneklerinin mahiyetinin, medeniyet ve kültürdeki ayrılığın daha az et-kisi nedeniyle daha çok birbirine benzediğini görürüz, nitekim Platon, Sühreverdî, Mevlânâ ve Jung arasında dünyanın yapısı ve insan ruhuyla ilgili derin yapıda birçok benzerlik vardır. Bu benzerlikler, insan yetenek-lerinin paylaşımından kaynaklanmaktadır ve yüzey yapıda bir fark varsa kültürel, zamansal ve mekânsal farklılıklardan kaynaklanmaktadır.
Platon’un idealar teorisi, Sühreverdî’nin Misal Âlemi, Zerdüşt’ün ma-nevi ve ruhani suretleri (ferveherler) ve Jung’ın kolektif bilinçdışı (arketip) ile Attâr ve Mevlânâ’nın gizli çeşitlilik “sen”i ya da sonsuz gayb âleminin “ben”i hakkında söyledikleri, derin yapıdaki bu fikirlerin benzerlikleri açıkça gözlemlenebilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dilbilim |
Bölüm | Makale |
Çevirmenler | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ağustos 2020 |
Gönderilme Tarihi | 20 Ağustos 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 13 |
Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution NonCommercial 4.0 International License