Yirminci yüzyılın en önde gelen İngiliz yazarlarından Aldous Huxley yirminci yüzyılın ilk yarısında yaşayan pek çok yazar ve düşünür gibi, kaçınılmaz olarak, bir takım çelişkiler yaşamaktaydı. O devre değin görülmemiş pek çok değişikliğin çok hızla ve çok yoğun olarak yaşanması çağdaşları gibi Huxley'yi de insanlığın geleceği hakkında düşünmeye itmiş ve bu konuda karamsarlığa sevk etmişti. Kapitalizmi de insan onuru ve yaşamını zedeleyici bulan Huxley'yin en büyük endişesi hızla gelişmekte olan bilim ve teknolojinin faşizm, komünizm gibi totaliter rejimler tarafından başarıyla bir baskı unsuru olarak kullanılacağı idi. Huxley, bu tür bir toplumda değer verdiği manevi unsurların, bireyselliğin, ve de insan ilişkilerinin bir daha düzelemeyecek şekilde zarar göreceğini düşünüyordu. 1932 yılında Yayınlarıan Brave New World adlı anti-Utopyasında, Huxley, yaşadığı bu çelişkilerin bir sonucu olarak akılcılığın, faydacılığın, ve bilimsel yönlendirmenin özgürlük ve mutluluk ile bağdaşmadığını göstererek gerçek bir dengenin bulunmasının çok zor olduğunun altını çizer. Makalenin amacı da bu çelişkilerin bir incelenmesini sunmaktır.
The paper seeks to show that the socially conscious yvriters of the first part of the tventieth century faced one dilemma which theyfelt they could hardly ever provide a truely acceptable answer to. They were writing at a time when the Western man was living in the depths of despair, turmoil, and restlessness. It appeared that the mentol and spiritual life of man was so distorted that it could hardly ever recover. Huxley,like most of his contemporaries wished that man should be fully human, loving, understanding, and creative. He feared 'robotism' and the dehumanization of man, and saw such big systems as capitalism, communism, or fascism as the greatest threat to ali that could be callled 'human'. Huxley also feared that letting selence and technology control human life would rob it of all its spiritual aualities. Relatively, in his inverted utopia, Brave New World. Huxley sought to narrate the story of the individual who was frustrated and bruised in a world-ruled by a highlytrained elite of mind-manipulators and thought manufacturers, that is, the story of the individual in a scientifıcally oriented society where there is no real life, happiness, or hope, The paper, thus, seeks to suggst that Huxley's dystopia is a proof of the fact that Huxley in 1930s, like most of the thinkers in his day, was almost at a lost in introducing a solution or an alternative to the unprecedented changes in his day as he was aware of the incompatibility of reaso, order, ana stability withfreedom, spirituality and happiness.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2000 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2000 Cilt: 40 Sayı: 3-4 |
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi - dtcfdergisi@ankara.edu.tr
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.